Terk edilen erkekler...
30 ve 33 yaşlarında iki yakışıklı ve karizmatik genç adamı gördüğümde, o görüntülerden o hayatların çıkacağına inanmam imkansızdı... Püro içen, pahalı zevkleri olan, iyice büyüttükleri aile işlerinin başında, başlı başına genç birer patron olan o iki genç adamla konuşmaya başladığımda, konuşacaklarımın kadınlar tarafından terk edilen erkekler olacağını bilmem olanaksızdı... Benim Babasız Kadınlar, Babasının Prensesi Kadınlar ve Terk Edilmeden Terk Eden Kadınlar başlıklı yazılarımı saklamışlardı... İçlerinde çok şeyler biriktirdiklerini, paylaşmak istedikleri hayatlar olduğunu farketmiştim, Terk Edilen Erkekler'i niye yazmıyorsunuz dediklerinde bana... Ama doğrusu bu ya, İstanbul playboylarının en kalitesi duran görüntüleriyle, paraları pulları, şöhretleri ve aileleriyle, bu kadar ağır acıların içinde olduklarını fark etmek ihtimal dışıydı... Sevdikleri kadınlara bu kadar aşık olurken, sevdikleri kadınlardan bu kadar acı çektiklerini öğrenmem üzüntü vericiydi... Yoksa erkek dünyaları, güzel ve güçlü görüntülerden mi ibaretti?.. Havaya üflenen püroların dumanlarında, kalbin derinliklerinden çıkan acının ve hüznün nikotini de mi vardı?.. Müthiş paraların, havalı duruşların, iki kelimeyle silinebilecek hayatların altında, çocuk ruhunun doymamış öksüzlüğünde, hâlâ sevdikleri kadınlardan müthiş acılar çeken küçük erkek çocukları mı bulunuyordu?.. Para, güç ve şatafat üçlüsünün altında yatan küçük erkek çocuklar çıplak mıydı acaba?..
Özellikle biri, sevdiği kıza herşeyini vermişti... Herşeyini verdiği kız tarafından terkedilmişti... Çok zengindi... Çok fiyakalı bir işin başındaydı... Yemin billah ediyordu ki, sevdiği kızı 1.5 yıl boyunca bir kez bile aldatmamıştı... Hayatta sahip olduğu bütün güzellikleri onunla paylaşmıştı... Ama kız anlamamış, hep etrafta gördüğü daha fazlayı, daha fazlayı istemişti... İstekleri karşılamaktan helâk olmuştu genç adam... Ama kız istemekten helâk olmamıştı... 30 yaşındaydı genç adam... Kız 20... Yakışıklıydı genç adam... Kız ise çok güzel... Bugünlerde beni köşesinde anan bir arkadaşımın dediği gibi, acaba erkekler kafalarını karıştıran kadınlara mı aşık olurlardı?.. Yoksa erkekler kendilerini kırmaktan çekinmeyen kadınlara mı abayı yakalarlardı?.. O arkadaşımın o söylediklerini doğrularcasına konuşuyordu benimle o genç adam... Kız ona, gidilen en güzel mekânlarda bile kırıcı davranmaştı...
Kız babasız kadınlardan biriydi... O genç ise, genç kıza bütün hayatı sonsuz biçimde verdiğini söylüyordu... Esasen benim gördüğüm de o genç, her insan kadar biraz sübjektif olsa da, gerçekçiydi... Yalan söylemediği belliydi... Terkedildiğini söylerken duyduğu acı felaketti... Sormasının nedeni durumu anlayamamasıydı... Kadına herşeyi verdiğine inanırken, terk edilmek nedendi?.. Bir erkek daha ne yapabilirdi, ne yapmalıydı?.. Terk edilen erkekler, her zaman vurdumduymaz, kel ayvaz, hain, rezil, utanmaz ve arlanmaz olmuyordu... Tam tersine çoğu zaman, hain, rezil, utanmaz ve arlanmaz adamlar kadınlarının gözdesi oluyordu... Bu ne menem bir şeydi?.. Hani kadınlar, yine o beni köşesinde anan arkadaşımın dediği gibi, kendilerini iyi hissetiren erkeklere aşık olurlardı?.. Hani kadınlar kendilerini değerli hissetiren, kendilerini kırılacakmış gibi kollayan erkeklere aşık olurlardı?.. Biliyorum merak ediyorsunuz... Salı gününe bu köşede umarım cevabı bulursunuz...
|