| |
|
|
Kahvaltı etmenin dayanılmaz romantizmi..
Erkek, o gece tanıdığı kadını kahvaltıya davet etmiş.. "Gelecek miyim, kalacak mıyım" demiş kadın!.. Geçen hafta Reha'nın "Kahvaltı kadınları" yazısını okurken aklıma geldi bu ünlü anekdot.. Reha en güzel yazılarından birini yazmış, bana sorarsanız.. Çünkü tam da benim bam telime dokunmuş.. Sevgi, aşk, tutku... Her neyse adı, onun sergilendiği yerdir kahvaltı benim için.. 6 yıl müthiş şeyler yaşadım.. Dünyanın doruklarında dolaştım.. Size de söz ettim, "Hayatımın en mutlu yılları.. Sonu önemli değil, iyi ki yaşamışım" diyerek.. Anılarımı severim.. Güzel olanları.. Kötüler zaten silinir gider, kalmaz aklımda.. Bu altı yıla dönüp bakıyorum zaman zaman, yalnızlığımla baş başa kalmayı canım çektiğinde.. Bakıyorum ve gözlerimin önüne gelen hep, sabah kahvaltıları oluyor!.. Koskoca altı yıl.. Ne duygusal anlarımız oldu, ne sevmelerimiz, sevişmelerimiz.. Ama onlar değil altı yılın filminin doruk noktaları.. Kahvaltılar.. Hafta arası erken fırlardı evden, yetişmek için.. Tost makinasında kocaman bir tost yapardı, başka yerde benzeri olmayan.. Salçalı, malçalı bir tost.. Yapılırken görseniz "Bu da yenir mi" dersiniz.. İkiye bölerdi.. Kendi parçasını kağıda sarar, yolda atıştırmak için fırlardı. Bana kalanla mutfak masasına otururdum.. Önümde yarım tost.. Özel, çok özel soslu.. Tarifi yok, tarifesi yok.. Sevgilinin parmakları, sevgilinin dokunuşunun tarifi mi olur?.. Yanına da gazeteyi açardım, kahvemi koyup.. Sevgilim yokken kahvaltı yapardım, sevgilimle.. Günüm pırıl pırıl başlardı, hava en kâbus olduğunda bile.. Hafta sonları benimdi.. O yatağında sadece tatil günleri sürdürebildiği keyfini yaşarken, erkenden kalkar, markete gider, kahvaltının en taze malzemelerini alırdım.. En güzel zeytin, yığınla baharatla harmanladığım zeytinyağının içinde.. Bal ve kaymak.. Çeşit çeşit peynirler.. Çiğ severdi, incecik kesilmiş bonfile sucuk.. Ekmekleri kızartır, minicik bir sepete, üzeri sarı sarı kareli bir minik örtüye sarıp yerleştirirdim, soğumasınlar diye.. Mis gibi kızarmış ekmek kokusu sarardı havayı.. Duşunu alıp tüm tazeliği ile sofraya yaklaşırken ocağın başına geçerdim.. Hıncal Usulü Yumurta.. Yapmasını Hüseyin'den öğrendim.. Londra'da sabahları mutfakta dünyanın en güzel kahvaltısını hazırlarken Hüseyin Özer, ona yamaklık ederek kaptım sırrını bu müthiş yumurtanın.. O zaman adı niye Hıncal Usulü.. Çünkü içinde başkasının asla tavaya katamayacağı bir şey var.. Benim, sevgiliye kahvaltı hazırlama zevkim, keyfim ve coşkum.. Aşkların en güzeliydi, karşısına oturup, kahvaltı ederken seyretmek onu.. Mutluluk işte o kahvaltının adıydı!..
|