Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Ahmet Barut, Başbakan'a turizmin anlık sıkıntılarını bahane edip bir şey koparmaya gitmediklerini söyledi ve 'Hedefimiz bugünü değil geleceği kurtarmak' diye konuştu.
Ahmet Barut, 35 yıldır otelcilik yapan Antalyalı bir aileden geliyor. Side ve Antalya'daki beş oteli 3 bin yatak kapasitesine sahip. Turizm sektörünün son yıllarda öne çıkan vizyoner isimlerinden biri olan Barut, şu anda yaklaşık 2 bin otelin temsil edildiği konaklama sektörünün en büyük örgütlenmesi olan Türkiye Otelciler Federasyonu'nun Başkanı. Federasyon bünyesindeki otellerin yatak kapasitesi 350 bin. Bu rakam Türkiye'nin reel yatak kapasitesinin de yüzde 80'ini ifade ediyor. Bu tesisler Türkiye'de yaklaşık 300 bin kişiye istihdam sağlıyor. Geçen hafta Başbakan Erdoğan ve kabinenin dört bakanıyla buluşan turizm sektörünün önde gelen isimleri arasında Barut da yer aldı ve federasyon adına konaklamadaki 12 bölgeyi temsil etti. Zirvenin hemen ardından Ahmet Barut'la turizm sektörünü konuşmak için Antalya'daki otelinde buluştuk. Barut'un oteline doğru yol alırken, sıra sıra gördüğüm yeni oteller, sektörün sıkıntı yaşamasına rağmen yatırımdan vezgeçmediğini gösteriyor. Zaten Barut da sadece geçen yıl Antalya'da 8 yeni otelin açıldığını söylüyor.
BAŞARI ÖDÜLLENDİRİLMİYOR * 2005 yılında 18 milyar dolarlık bir turizm geliri oldu. 2006 için durum ne olacak? Bu yıl bir parça sıkıntılı başladı. Talepte bir parça düşme var. Ama olabilir. Her işte olduğu gibi bizim işimizde de iniş çıkışlar mümkün. Çünkü, turizm son altı yıldır çok istikrarlı bir şekilde büyüdü. Performansımız dünya ortalamasının iki misliydi. Onun için şimdi talepte bir dalgalanma olabilir. Önemli olan talebi tekrar yukarı çıkaracak tedbirleri alabilmek.
* Türkiye'nin turist çekme potansiyelini nasıl yorumluyorsunuz? Tabii ki çok daha fazlasını çekebilir ama 1999'da 10 milyonun altına düşmüştü turist sayısı, bugün 21 milyonun üzerine çıktı. Yani aslında az bir başarı değil. Bugün Türkiye 8'inci büyük turizm ülkesi. Kişi sayısına bakarsanız 11'inci sırada dünyada.
* Kırmamız gereken ön yargılar var demiştiniz. Turizmdeki ön yargılarımız nedir? Mesela Türkiye'ye gelen turist kalitesiz diye bir söylemdir gidiyor. Oysa bizim turizmde geldiğimiz nokta, kamuoyunda yeterince iyi algılanmıyor. Başarı ödüllendirilmiyor. Biz profesyonelleri devamlı küçümsüyorlar. 'Deniz, kum, güneş yapıyorsunuz. Turizmi 12 aya yayamıyorsunuz. Tüm Anadolu'ya yayamıyorsunuz' deyip duruyorlar. Ülkemize gelip kişi başı ortalama 700 dolarpara harcayan turist nasıl kalitesiz olabilir? Biz bunu hak etmiyoruz. Bu yıl gördük ki, 700 dolar harcayan turisti getirmek için de çok büyük tanıtım yapmak, performansı artırmak lazım. O bizim beğenmediğimiz turisti kapmak için diğer ülkeler büyük mücadele veriyor. Turizmde biz çok iyi bir yere geldik; bunu korumalı ve gereken tedbirleri almalıyız.
TÜRKİYE KARARINI VERSİN * Devletin turizm sektörüne bakışı nasıl ya da nasıl olmasını bekliyorsunuz? Devletin bir turizm politikası olması lazım artık. Ben bunu şöyle görüyorum: Eskiden büyük şirketler, yumurtaların hepsini aynı sepete koymamaya özen gösterir, farklı alanlara yatırım yapardı. Şimdiyse belli iş kollarına odaklanma başladı. Türkiye Cumhuriyeti'nin de bu kararı vermesi gerekir bence. Turizm Türkiye'nin geleceğinde var mı? Bence var. Biz bu kararı alıyorsak ve hedeflerimiz varsa ve bunu da bizzat Başbakanımız söylüyorsa buna göre davranmalıyız. Yani 2030'da 50-60 milyon turist, 40-50 milyar dolar döviz öngörüyorsak ona göre herkes kendine düşeni yapmalı. Benim devlet politikasından anladığım bu. Yok diyorsak ki Türkiye'nin geleceğinde turizm yok, o zaman boş verelim.
* Turizm sektörü şu anda ne sıkıntı yaşıyor? Talep daralması yaşıyoruz. Ama biz sadece şu anki sıkıntılarımızı bahane ederek devletten bir şey koparmaya gitmedik Ankara'ya. Başbakan ve kabinedeki dört önemli bakanla buluşma sebebimiz, turizmin geleceğine yönelik bir perspektif koymak içindi. Biz şu anki taleplerimiz karşılanırsa, bugünü değil aslında geleceği kurtarmış olacağız. Yoksa günü kurtarmak istemiyoruz. Biliyorsunuz çok rekabetçi bir sektör. Arzumuz, tüm rakiplerimizle aynı yarışma şartlarının sağlanması. Yoksa biz de biliyoruz, turizm kesinlikle devlet sübvansiyonuyla ayakta kalmaz. Devlet bize en ucuz elektriği, en ucuz suyu versin. O vergiyi almasın, bu vergiyi almasın. Yok tabii ki. Biz Avrupa ülkeleriyle aynı şartlarda yarışmak istiyoruz. Performansımızla ayakta kalabiliriz. O bilgi birikimi bizde var artık.
* Kamuoyunda şimdi de turimciler ağlamaya başladı gibi bir algılama oluşacak mı sizce? Tekstilciler gibi algılanmak da istemiyoruz. Bize şunu verin, bunu verin demiyoruz. Zaten KDV'yi yıllardır söylüyoruz. İstihdam üzerindeki vergi yükü bizim değil, tüm sektörlerin ortak sorunu zaten.