Kürt sorunu ve şiddete tavır
Bilgi Üniversitesi'nde iki gün süren Kürt Konferansı'nın ortaya koyduğu bir gerçek de, özgür tartışmanın Kürt hareketi içindeki farklı seslerin öne çıkmasını sağlayabileceği idi. PKK'nın şiddete dayandırdığı tek sesli siyaseti demokratik ortamlarda sürdürmesi mümkün değil. Her türlü muhalefetin, bölge sorunlarına farklı yaklaşımın sesini zor kullanarak da kısan PKK'nın Kürtler içinde gelişen demokratik çözüm arayışlarını engellemesi giderek daha da zorlaşıyor. Demokratik tartışma zeminleri bu yolun daha da gelişmesini sağlıyor. İşte Kürt hareketi içinde kadının yeri. Bilgi'deki tartışmalar örgütün kendi ideolojisinden, duruşundan bağımsız bir kadın hareketi gelişmesinden duyduğu rahatsızlığı da ortaya koydu. Cinsel kimliğini, etnik kimliğinin önüne koyan kadınlar katı bir Kürt milliyetçiliği çizgisi izlemek isteyenlerin hoşuna gitmiyor. Aynı farklılık silah ve şiddete başvurma noktasında da ortaya çıkıyor. PKK çizgisinde sivil siyaset yapmaya soyunan bölge kimliklerinin çoğu silah bırakmaya veya şiddeti kınamaya yanaşmıyor. Bilgi'deki konferansta konuşan "Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi" nin kurucusu ve eski başkanı Serhat Bucak, şiddete yönelik tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Silahlı mücadele döneminin geride kaldığını vurgulayan Bucak, PKK'ya sivil ve demokratik çözümün önünü tıkamamak için derhal silahı bırakma çağrısı yaptı. Bucak, ayrıca PKK kadrolarına kendilerinden farklı düşünenlere yönelik şiddet uygulamaktan vazgeçmeleri gerektiğini hatırlattı. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ise silah bırakma konusunda farklı bir çizgi ortaya koydu. Türk'ün yaklaşımı, ufukta görünen İran krizine atıfta bulunur nitelikteydi. Bölgedeki dengelerin şiddete dayalı olarak değişmesi beklentisi, PKK'yı yeni dönemde kendisine rol bekler havaya sokmuş sanki. Ortadoğu'da yeni bir sistem kurulduğunu, herkesin yeni dönemden pay almak istediğini söyleyen Türk, kimsenin samimi olarak PKK'nın silahı bırakmasını istemediğini savundu. Özetle, Türk, İran'a karşı bir harekatta PKK'nın görev alabileceği mesajı verdi. Kim bilir belki de Barzani ve Talabani'nin Irak'ta oynadığı role İran'da PKK taliptir. Türk'ün silah bırakmaya sıcak bakmaması ve şiddeti kesin bir dille kınamaması, bölgedeki demokratik gelişmeler kadar, soruna barışçı çözüm bulunmasını isteyen kesimleri de zora sokuyordu elbette. Ancak, hükümetin de bu yolu açma çabasında bugün için kararlı olduğunu söylemek mümkün değil. Başbakan Erdoğan, büyük ses getiren açıklamaları ve Diyarbakır gezisinin ardından Kürt sorunu lafını ağzına almaktan çekinir oldu. Sorun gündeme getirilmediği gibi, bölgedeki sıkıntıların giderilmesi için yeni adımlar da atılmaz oldu. Kürtçe'nin öğretilmesindeki sıkıntılar kadar, Kürtçe televizyon yayını konusundaki engeller de sürüyor. Koruculuk sisteminin bölgede ve bölge halkı üstünde yol açtığı hasarlar, bütün ağırlığıyla devam ediyor. Zozan Özgökçe'nin korucu taciz ve tecavüzlerine ilişkin uyarıları gerçekten çok rahatsızlık vericiydi. Evet, bölgemiz yeniden şekilleniyor veya büyük bir kaosa sürükleniyor olabilir. Ancak, Türkiye'nin önündeki en sağlam seçenek şiddet üretmeyen demokratik bir ortam sağlamaktan geçiyor. AB standartlarına dayalı, insan haklarına saygılı, demokratik, laik bir Türkiye kendini bölgenin çalkantıları dışında tutabilir.
|