| |
|
|
Küçük çamur kırmızı kafa
"YİĞİT namıyla anılır" derler; amenna... Lakin ben hangi bir lakabımla anılacağımı bilemiyorum. Mesela küçükken, Üsküdar Tabaklar Meydanı'ndaki lakabım Küçük Çamur'du. Mahalle sakinlerimizin beni Küçük Çamur diye çağırmaları Toptaşı'nda manavlık yapan dedemin lakabının Çamur Şevket olmasındandı. Ben avanta muzmandalin filan yemek uğruna hafta sekiz, gün dokuz dedemin dükkânında durduğumdan, hem huyundan, hem lakabından kaptım tabii ki de.
"Salça" diyenler Beş taş, kurtarmaca, kukalı saklambaç, çelik çomak, AlmanRus, çarpma top filan oynarken, tam yenilmeye doğru mutlaka çamura yattığımdan layıkıyla taşıdım dedemin 'küçültülmüş' laabını... Sonra saçlarım kına kızıl diye 'Salça' diyenler de oldu. Reçel, kırmızı, havuç (ne alakaysa) diyenler de... Oldukça yapılı, gürbüz bi çocuk olduğumdan, bi müddet tombik, toroman, tomboldak, şişko, ayıcık, pehlivan, katana, yarma filan gibi isimler de taktılar bana. Sonra okulun tiyatrosunda, sonra bi kaç Yeşilçam filminde 3-5 dakikalık roller aldım.
Kaleciliğe merak saldım O zaman da adımın önüne artiz, şaklaban, hokkabaz, palyanço filan filan getirip çağırdılar. Rahmetli pederin mesleği sihirbazlık olduğu için bazı bölgelerde, bazı mevsimlerde namım büyücü, küçük medyum, Mandrake, Abrakadabra filan şeklinde anıldı. Ortaokulda kaleciliğe merak saldım. Mahalle ya da okul maçlarında ne zaman topa plonjon yapıp kurtarsam, saha kenarından: 'Helaaal uçan manda' diye bağırırlardı. Şayet top bana rağmen ağlara takılmışsa o zaman da 'Haybeci camız' şeklinde anılırdım. Okulda filan hocalar, arkadaşlar kimi zaman altın baş, domates, şurup, kimi zaman kopyacı, şirret, illet, kıl filan diye bağırırdı.
Sevimli, şirin şeyler Büyüdük, hem gazeteciliğe başladım boynumdan eksik olmayan fotoğraf makineme bakıp 'foto' diye çağırır oldu beni. Şöyle bii bakıyor, geçmişimi inceliyorum da, ne lakap takmışlarsa ya bi ucundan, ya baştan ayağı haklı, doğru, uygun takmışlar isimleri ha... O zaman bazı bazı kızdığım bu lakaplara şimdi son derece sevimli, şirin şeyler diye bakıyorum. Haa bunların arasında en çok hangisini mi sevdim? O buraya kadar hiç yazmadığım bi lakap. Onu da en çok ve bi tek rahmetli babam söylerdi. Gözlerimin içine bakar, eliyle başımı, yanağımı okşar: 'Aaah ah Deli oğlan' derdi işte böyle hanımlar beyler deli oğlan size iyi hafta sonları diler.
|