|
|
|
|
|
|
"Rumlar çözümü engelliyor"
Merkezi Brüksel'de bulunan Uluslararası Kriz Grubu (ICG), ''Kıbrıs Çıkmazı: Bundan Sonrası'' başlıklı bir rapor yayımlayarak, adadaki durumun ''çıkmazda'' olduğunu belirtti ve çözüme en büyük engelin Kıbrıs Rum kesiminin tavrı ve özellikle Rum lideri Tasos Papadopulos'un izlediği politika olduğunu bildirdi.
Rumların olumsuz yaklaşımının devam etmesi halinde KKTC'nin tanınmasının kaçınılmaz olacağı mesajının verildiği raporda, şu ifadelere yer verildi:
''Kıbrıs'ın uzun süren barış sürecinin son turu 2004 Nisan ayında sona
erdi. Bu tarihte, bölünmüş adanın iki toplumlu ve iki kesimli bir temelde yeniden birleşmesini uzun süredir savunmuş olan Kıbrıs Rum toplumu, tam da bunu öngören ve BM tarafından hazırlanmış olan Annan Planı'nı büyük bir çoğunlukla reddetti. Aynı zamanda Yeşil Hat'tın kuzeyindeki Kıbrıs Türk toplumu, bölünme doğrultusundaki geleneksel tercihini ciddi bir şekilde tersine çevirerek yeniden birleşme önerisini destekledi. Referandumun başarısızlığı hala bölünmüş bir Kıbrıs'ın bir hafta sonra Avrupa Birliği (AB) üyeliğine kabul edilmesini engellemedi. AB'nin diğer tüm üyelerinin ve daha geniş ölçekte uluslararası toplumun, Annan Planı'na ya da bir türevine hala açık destek vermesine rağmen, mevcut durum hala çıkmazda.''
ANNAN PLANI TEMEL
''Halihazırda üzerinde anlaşma sağlanmış bir çözümün mevcut olmadığı dikkate alınırsa, şu anda bu konuda ilerleme sağlamanın tek yolu, ilgili yerel ve uluslararası tarafların bir dizi tek taraflı adım atması gibi gözükmektedir'' denilen raporda, daha sonra şunlar kaydedildi:
''Bu adımlar, kuzey kesimde çözüm taraftarı yönelimi korumayı, güney kesimde siyasi değişim gerçekleştirmeyi ve iki toplum arasında uzlaşmayı geliştirmeyi hedeflemelidir. Dış aktörler, ellerinden geldiği ölçüde, müzakerelere hemen başlanması için her iki toplumun siyasi elitlerine baskı yapmaya çalışmalı ve bu süre zarfında da,kuzey kesimin izolasyonunu azaltmak için mümkün olan her şeyi yapmalıdırlar. Her iki tarafın ve bölgedeki komşularının menfaatleri açısından en iyi çözüm, Annan Planı'nda belirtilen geniş çerçeve kapsamında Kıbrıslı Rumların ve Türklerin Kıbrıs'ı yeniden birleştirmek için ek çaba sarf etmeleri olurdu. Başpiskopos Makarios ve Rauf Denktaş arasında 1970'li yıllarda varılan ilk anlaşmada öngörüldüğü şekilde iki kesimli ve iki toplumlu bir federasyon kavramına dayanan, ayrıntılı ve kapsamlı maddelere sahip olan, sıkı bir şekilde örülmüş uzlaşma anlaşmaları içeren ve otuz yıllık müzakerelerin birikimini taşıyan bu Plan'ın yeni bir türevi, herkes tarafından kabul edilebilecek tek öneri olarak gözükmektedir.''
RUMLARIN OLUMSUZ YAKLAŞIMI
ICG raporunda, ''Şu anda bu türden bir anlaşmanın önündeki en önemli engel, Kıbrıs Rum yönetiminin ve özellikle Başkan Papadopulos'un politikası ve yaklaşımıdır'' denilerek, şöyle devam ediliyor:
''Farkına varmalıdırlar ki, eğer Birleşmiş Milletler'le ve Kıbrıs'ın diğer uluslararası ortaklarıyla bu konuda yol almayı reddederlerse, adanın kalıcı bölünmesi ve resmen tanınsın ya da tanınmasın, kuzey kesimin bağımsızlığı kendiliğinden gerçekleşecektir.
Kıbrıs Türklerinin, merkezi bir Kıbrıs Rum devletinde azınlık statüsünü kabul edebileceği düşüncesi gerçekleşmeyecek bir hayaldir. Mevcut ortamda güven artırıcı önlemlerin gerçekçi bir şekilde görüşülmesi beklenemez. Buna rağmen bu tarz adımlar tek taraflı olarak atılabilir. Siyasi liderler, karşılığı hemen gelmeyen tavizler vermek konusunda her zaman tereddüt ederler, ancak bu türden adımlar bazen uzun vadede ulusal çıkarlar açısından çok faydalı olabilir. Bu raporda savunulan düşünce; Kıbrıs ihtilafının dinamiklerini değiştirmenin, BM aracılığıyla varılacak bir çözümün tekrar ele alınmasını sağlayacak bir ortam yaratmanın ve tüm tarafların çıkarlarının korunmasının en iyimser umudunun, kilit tarafların aşağıda belirtilen adımları atması ve yaklaşımları benimsemesine bağlı olduğudur.''
AB'NİN SORUMLULUĞU
Rapor şöyle devam ediyor: ''AB, BM ve ABD'nin ilerlemenin mümkün olduğu bir ortam yaratmada önemli rolleri bulunmaktadır. 2004 yılında BM Genel Sekreteri, AB Bakanlar Konseyi ve ABD Dışişleri Bakanı kuzey kesimin izolasyonunun sona erdirilmesi için çağrıda bulundular; şimdi bu sözlerini gerçeğe dönüştürmeleri gerekmektedir. AB, Kıbrıs'ın vetoları karşısında zorlansa da, 2004 Nisan ayında verdiği söz doğrultusunda Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik gelişmesini ve Avrupa'yla bütünleşmesini ilerletmek konusunda bilhassa sorumluluğa sahiptir. AB Komisyonu, Konsey, Parlamento ve diğer üye ülkeler; Kuzey Kıbrıs için yeni mali fon aracını uygulamaya koymalı, bu yardımın dağıtılmasını denetlemek üzere Komisyon delegasyonunun kuzey kesimde bir şubesinin açılması ve AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'ne Kuzey Kıbrıs'ın da dahil edilmesi için baskı yapmalıdır. Yine buna benzer olarak ABD de kuzey kesimdeki mevcut bürosunun seviyesini yükseltmelidir. Kuzey kesimin izolasyonunu ortadan kaldırmak, eşitliğe dayalı uzun vadeli ve sürdürülebilir bir çözüm geliştirmenin anahtarıdır.
Kıbrıslı Rumların temel meselelere tekrar odaklanmaları; merkezi bir devletin, gerek yerel, gerek bölgesel istikrarsızlığı ilelebet devam ettireceğini fark etmeleri ve Kıbrıs ihtilafının 1974 kadar 1963'ten kaynaklandığını kabul etmeleri gerekmektedir. Kıbrıslı Rumlar, evlerini terk etmek zorunda kalan ve kayıplarının ardından yas tutan tek tarafın kendileri olmadığını kabullenmeli ve 30 sene önce kabul ettikleri iki kesimlilik ve iki toplumluluk ilkelerini hayata geçirmenin avantajlarını tekrar düşünmelidir. Mevcut hükümetin bu konudaki katı tutumu dikkate alındığında bu alanda tartışma başlatılması için kritik görev Kıbrıs Rum muhalefetine, siyasi yelpazenin her kesiminden ılımlılara ve sivil toplum liderlerine düşmektedir.
YUNANİSTAN YAKLAŞIMINI GÖZDEN GEÇİRMELİ
Yunanistan da, buna benzer bir şekilde, tarihsel yaklaşımını gözden geçirmelidir. Birbiri ardına gelen Yunan hükümetlerinin ''Kıbrıs karar verir, Yunanistan takip eder'' yaklaşımı, günün şartlarına uymamakta ve sorunun çözümüne yardımcı olmamaktadır. Yunanistan sessizliğe dayalı politikalarını terk edip, müzakerelere yeniden başlanması ve bir çözüm bulunması konusunda Annan Planı'nın temel alınmasına dair yaklaşımını uluslararası toplum nezdinde bir kez daha açıkça belirtmeli, Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Türk yurttaşlarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi için AB içerisinde öncü bir rol üstlenmeye hazır olmalıdır.
Kıbrıslı Türkler, hükümetleri aracılığıyla, çözüm bekleyen mülkiyet davaları sorunlarına eğilmeli, yasalarını ve bunların uygulanmasını AB müktesebatı ile uyumlu hale getirmeli, AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin fiilen kuzey kesimi de kapsayacak şekilde genişlemesini sağlamalı, Türkiye'yi askeri varlığını azaltmaya ve son otuz yılda anakaradan adanın kuzey kesimine göç eden Türk yerleşimcilerin sayısını azaltmaya teşvik etmelidir. Kıbrıs Türk tarafı, kayıp kişiler ve hasar görmüş kültürel anıtların onarılması ile ilgili konulardaki Kıbrıs Rum taleplerine karşı daha fazla anlayış göstermelidir; böylece geçmişten kalan uyuşmazlıkları çözmekte kararlı olduğunu, 1974'teki olaylarda acı çekenlerin sıkıntılarını ve yeniden birleşmenin maliyetlerini azaltmaya istekli olduğunu göstermelidir. Türkiye, bir çözüm bulunması konusundaki taahhüdünü teyit etmek için tek taraflı olarak bir grup güven artırıcı adım atmalıdır.
Türkiye, AB'ye vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmelidir, buna Gümrük Birliği'nin, 25 üye ülkenin hepsini kapsayacak şekilde tam olarak uygulanması da dahildir. Adanın kuzey kesiminde bulunan 35 bin askerin bir kısmının geri çekilmesi Türkiye'nin güvenlik alanındaki çıkarlarını tehlikeye düşürmeksizin Kıbrıslı Rumların korkularını gidermekte önemli bir adım olacaktır.
Türkiye ayrıca, adada bir nüfus sayımı yapılmasından sonra, belirli bir sayıda yerleşmecinin ülkelerine geri dönmesi için taslak bir planın hazırlığını üstlenmelidir.''
ÖNERİLER
Raporun öneriler bölümünde şu ifadeler yer buluyor:
''AB Kurumları ve Üye Ülkeler: 1. Kuzey Kıbrıs'a uygulanan izolasyonun sona erdirilmesinin, ada birleşinceye kadar, AB açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu kabul etmeli. 2. Aşağıda belirtilen konularda çalışmaları sürdürmeli ve bunları kabul etmesi için Kıbrıs'a baskı yapmalı: (a) AB'nin, belirli bir takvim doğrultusunda ticaret tüzüğü konusunda yol alma taahhüdü vermesi ve Kuzey Kıbrıs'a mali yardımla ilgili tüzüğün uygulanması ve bu bağlamda, müktesebatın uyumlulaştırılması dikkate alınarak kamu hizmetlerinde reforma gidilmesi, Gazimağusa Limanı'nın yeniden inşası ile onarımı ve bir nüfus sayımı için gerekli finansmanın ayrılması; (b) Fonların dağıtımının koordine edilmesi ve müktesebatın (acquis) uyumlulaştırılması için kuzey kesimde Komisyon delegasyonuna bağlı bir şubenin kurulması; (c) Kıbrıslı Türklerin AB kurumları içerisinde adil bir şekilde temsil edilmesi sağlanmalı; ve (d) Doğrudan ticaretle ilgili mevcut öneriler gözden geçirilmeli ve AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'ne Kuzey Kıbrıs'ın da dahil edilmesi, Yeşil Hat Tüzüğü'nün değiştirilmesi ve Gazimağusa Limanı'nın Kıbrıslı Türkler ve Komisyon tarafından ortak bir şekilde yönetilmesi önerilere dahil edilmeli. 3. AB üyesi ülkeler, uygun olduğu hallerde, Kuzey Kıbrıs'taki yetkililer ve sivil toplum kuruluşlarıyla ikili bağlar kurmalı. 4. Birleşik Krallık, Britanya egemenliğindeki üs topraklarının ciddi bir kısmının, sağlanacak anlaşmadan sonra kurulacak devlete devredilmesiyle ilgili Annan Planı'nda bulunan taahhüdünü sürdürmeli.
Amerika Birleşik Devletleri: 5. Kuzey Kıbrıs'taki konsolosluk bürosunu Lefkoşa'daki ABD Elçiliği'nin bir şubesi seviyesine yükseltmeli. 6. Kuzey Kıbrıs'taki yetkililer ve sivil toplum kuruluşlarıyla irtibatları her düzeyde artırmalı.
Birleşmiş Milletler: 7. Kuzey Kıbrıs'ın izolasyonunun sona erdirilmesine yönelik BM çağrılarını kuvvetlendirmek için, Genel Sekreter'in 2004 Mayıs tarihli Kıbrıs Raporu'nda belirtilen sonuçları bir Güvenlik Konseyi kararı olarak benimsemeli. 8. Kıbrıslı Rumların Annan Planı ile ilgili kaygılarını müzakereye dayalı bir çözüm için ümitlendirici şekilde belirtmeleri durumunda yeni müzakerelerin hazırlanmasında etkin katkıda bulunmaya hazır olmalı. 9. Kuzey Kıbrıs için bir BM Kalkınma Programı fonunun oluşturulması devam etmeli.
Kıbrıslı Rumlar: 10. Hükümet, en azından BM tarafından hazırlanan çözüm sürecine tekrar katılarak, Annan Planı'na dair kaygıları önceliklerin yer aldığı bir liste halinde Genel Sekreter'e sunmalı (kendisinin de istemiş olduğu üzere). 11. Muhalefet, siyasi yelpazenin her kesiminden ılımlılar ve sivil toplum liderleri: (a) Adanın geleceği ile iki toplumluluk ve iki kesimlilik ilkelerini uygulamanın faydalarına dair yeni bir tartışma başlatmalı, bu bağlamda Kıbrıs Rum kesiminde, özellikle eğitim sisteminde ve medyada, ihtilafın tarihsel olarak ele alınışının gözden geçirilmesini desteklemeli; (b) Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik gelişimine karşı olumlu bir yaklaşım benimsemeli, kuzey kesiminin izolasyonunu azaltacak önlemler almalı ve Annan Planı'na göre yurttaşlık hakkı elde etmiş olacak Türk yerleşimcilerin vizesiz seyahat etmelerini desteklemeli ve (c) AB ile Türkiye arasındaki ilişkilere dair Kıbrıs Rum kesimindeki tartışmanın yeni bir eksene taşınması için çalışmalı, Türkiye'nin AB'ye üye olmasının güvenlik açısından sağlayacağı yararları vurgulamalı.
Yunanistan: 12. Kıbrıslı Rum siyasetçiler arasında ve sivil toplum kuruluşları içerisinde çözüm taraftarı yaklaşımları proaktif bir şekilde desteklemeli ve Annan Planı'nı temel alan müzakerelerin yeniden başlamasına aktif olarak destek vermeli. 13. Ortak Savunma Doktrini'ni askıya almalı, Kıbrıslı Rumlarla ortak askeri faaliyetleri sona erdirmeli ve Kıbrıs Ulusal Muhafız Birliği'nin operasyonlarına katılımı ve bu kuvvete eleman yerleştirilmesini durdurmalı.
Kıbrıslı Türkler: 14. Kıbrıs Türk Mülkiyet Komisyonu prosedürlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu olmasını sağlamalı; Kıbrıs Türk yönetimi denetiminde yeniden onarılmış bir Maraş'ta Kıbrıslı Rumlara mülklerini iade etmeli. 15. Ticaret ve kamu sektöründe reform gibi alanlarda AB müktesebatı (acquis communautaire) ile uyumlulaştırma çalışmalarına hemen başlamalı; diğer alanlarda da kamu bilincinin artırılması ile gerekli geçiş sürelerinin belirlenmesine yönelik hazırlık çalışmalarına başlamalı. 16. Ortak Dış Tarifesini benimsemeli. 17. Güven artırıcı önlemler için çalışmalı, örneğin kuzey kesimde (AB denetiminde) bir nüfus sayımı yapılması, Karpas Yarımadası'ndaki Ortodoks toplulukların hakları genişletilmeli (buna yarımadanın bir kısmının askerden arındırılmış bir ulusal park olarak ilan edilmesi de dahildir), sınırda daha çok sayıda geçiş noktası oluşturulmalı, mayınların temizlenmesine yönelik uluslararası çalışmalar aktif olarak desteklenmeli ve kültürel anıtların korunması amacıyla girişimde bulunulmalı. 18. 1960'lardaki olaylar ve 1974'teki askeri operasyon neticesinde kaybolan ve haklarında hala bilgi edinilememiş 2500 Kıbrıslı Rum ve Türk'ün durumunun aydınlatılması için Kayıp Kişiler Komisyonu ile çalışmaya devam etmeli. 19. Kıbrıslı Rumlara ait mülklerde her türlü inşaat çalışmasını durdurmalı. 20. İnsanların taşınmaya istekli oldukları durumlarda karma nüfuslu köylerin oluşturulması için hazırlıklara başlamalı.
Türkiye: 21. Taahhüt edildiği üzere, Gümrük Birliği'ni, AB'nin 25 üye ülkesinin hepsini kapsayacak şekilde uygulamalı. 22. Adanın kuzey kesiminden Türk askerlerinin sınırlı geri çekilmesine başlamalı. 23. Belirli bir sayıda yerleşimcinin Türkiye'ye geri dönmesi yolunda taahhüt vermeli.
ICG
Amacını küresel sorunların çözümleri için araştırma yapmak olarak belirleyen ICG, 110 kişinin çalıştığı, 5 kıtada hizmet veren bir sivil toplum örgütü olarak tanınıyor. Çeşitli bölgesel sorunları yerinde inceleyen ve analiz raporları hazırlayan ICG, çözüm önerileri getiriyor.
Siyaset, diplomasi ve iş dünyasının temsilcilerinden oluşan bir yönetim kurulunun kontrolündeki kurumun başkanlığını eski Avusturya Dışişleri Bakanı Gareth Evans yapıyor.
Merkezi Brüksel'de bulunan ICG'nin Washington, New York, Moskova ve Londra gibi kentlerde de büroları bulunuyor.
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|