Bir adım ileri iki adım geri
Bush'un Irak Savaşı, destekçilerini hızla kaybediyor. Savaşın en ateşli taraftarı neo-con'lar bile artık savaşın bir hata olduğunu itiraf edip özür diliyor. Amerika'nın neo-con'ları yakın geçmişin günahları için özür dilerken, bizim ateşli savaş taraftarları hâlâ kırmızı çizgilerin yok oluşundan bahsediyor. Tamamen fiyaskoya dönüşmüş bir maceranın keskin savunucusu olmaktan sıkılmıyorlar. Zaten onların en büyük özelliği bu değil mi? Bugün sivil-asker geriliminde doğrudan askerin yanında yer alırlar, yarın hepimize demokrasi dersi verirler. On binlerce gencimizi ateşin içine atacak, paralı savaşçı yapacak girişimleri desteklerler, yarın barışın en keskin savunucusu kesilirler. Her devrin kalemidir onlar. Şark'la Garb arasındaki farkın mihenk taşı da burasıdır. Çünkü, söz uçar, yazı kalır. Yazdığınız her satır sizin sabıka dosyanıza işlenir. Son birkaç günün gazeteleri medyanın demokratikleşme yolunda en açık göstergesi olması açısından ibret vericidir. Genelkurmay Başkanı'nın birçok köşe sahibinden daha demokratik tutum sergilemiş olması demokratik standartlarımız hakkında yeterli bir gösterge olmaya yetmiştir. Dediğim gibi, burası hâlâ Şark. Bakın Batı'da savaşın ateşli destekçileri özeleştirilerini nasıl yapıyor. Bu konuda son örneğe, Time dergisinin son sayısında rastladım. Andrew Sullivan, "Savaşta ne yanlış yaptım" başlıklı yazısında, muhafazakarların bu konuda günah çıkarmaya başladığına işaret edip kendi suç dökümünü yapmıştı. Kendisi de dahil, neo-con'ların üç büyük hata yaptığının altını çizen Sullivan, bunlardan ilkinin Bush yönetiminin gücünü olduğundan fazla görmek olduğunu vurguluyordu. Bunun sonucunda kitle imha silahı fiyaskosunun ortaya çıktığına işaret ediyordu. Sullivan, ikinci hatanın aşırı kendini beğenme olduğunu belirtiyordu. Üçüncü hatayı ise, kültür unsurunu yeterince dikkate almamaya bağlıyordu. Sullivan, dünyanın bu hataların sonucu ağır bir ders aldığına işaret ediyor ve şöyle diyordu: "Bu, on binlerce Iraklı masum ölü, binlerce yaralı ve ölü koalisyon askeri için daha da ağır bir ders oldu. Bu duruma gerçek yanıt, yeni bir değerlendirme değil, üstlerinin ve benim gibi yazarların hatası nedeniyle ölenler için gerçek bir utanç ve üzüntü duygusu olmalıdır. Bu yüzleşilmesi gereken bir gerçek." Batılı, gerçekten demokrat bir ülkenin yazarının tavrı bu. Yakın geçmişteki hatalarını kabul etmek ve bunlarla yüzleşme cesaretini göstermek. Bizde ise ne yazık ki, hemen herkes dosyasından her duruma uygun bir yazı bulup çıkarma yetisine sahip. Bizde Irak Savaşı'nın destekçileri neo-con'lar kadar bile olamadı. Onlar Bush'un savaşında neo-con, demokrasi mücadelesinde militarist olmayı becerebilen özel yetenekte insanlar. Demokrasi mücadelemiz bu durum karşısında "Bir adım ileri, iki adım geri" şeklinde bir yürüyüşe benziyor. İnsan bu tabloya bakınca zaman zaman Avrupa Birliği ile uyum süreci medyadan mı başlamalıydı diye düşünmekten kendini alamıyor.
|