Kadınlardı "kast"ımız!
Önceki gün dünyanın kadınları, kadınlar gününü kutladı. O gün Türk kadınları ne yaptı? Kimi işyerinde çalıştı ... Kimi ev işiyle uğraştı. Yaşı daha genç olanlar, okul yolundaydı. Ne bir işte, ne de evde çalışma zorunluluğu olmadığı için, "kafe" lerde filanavare avare dolaşıp, alışverişe çıkanlar da vardı şüphesiz. Siyasal ve sosyal yapılanmaların içinde "faaliyet" te bulunanları da ihmal etmemeli ... Ve bunların hepsi Türk kadınlarıydı: Anamız, avradımız, yarimiz!..
O gün büyük kentlerin salonlarında ve televizyon ekranlarında "akademik" tartışmalar yapıldı kadınlar üstüne... Ve aynı gün... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde... Sayılarını bildiğimiz, sayılarını hesaplayabildiğimiz en az "10 milyon" kadın başka bir şey yaptı. En az "On milyon" ... Televizyon başına geçip, gün boyu yayınlanan "kadın ve eğlence" programlarını izledi. Bu programlarla eğlendi, bu programlara tepki verdi, bu programlarla kederlendi, bu programlarla vakit geçirdi. En az on milyon kadın...
Ve o gece... Siyaset Meydanı, alışılmışın dışında bir şeye kapı açtı. Yayın hayatında kaldığı 13 yıl boyunca, her "8 Mart" ta; kadın sorunları üzerine yazıp çizen, fikri olanlarla programlar yapmıştı sabahlara dek... Ama önceki gece... Başka bir şey yaptı, evet... "Öteki" on milyon kadının sesine kulak kabarttı. Mikrofon açtı. Öteki ve galiba "çoğunluk"taki on milyon kadının...
Gün boyu ekran karşısında olduğunu bildiğimiz, o "sessiz çoğunluk" taki on milyon kadını stüdyoya getiremezdik, elbette... Ve fakat, onların arasından; "beyaz cam" ın karşısından kalkarak "beyaz cam" ın içine girenleri ve orada ses verenleri dinleyebilirdik pekala... Öyle yaptık. Kadınlardı "kast" ımız! Ya da... "Kast" ımız kadınlardı. Gün boyu hemen bütün televizyon kanallarında yayınlanan "kadın ve eğlence" programlarına "sürekli" olarak ve "kast" kimliğiyle katılan kadınlardı onlar. Kimilerine göre, "profesyonel" leşmiş ve "tavır ve eda" larında "klişe" leşmişlerdi. Ne fark ederdi ki? Çoğunun "hâlâ" 300-400 milyon maaş giren hanelerde yaşamakta olduğu gerçeğini değiştirir miydi bu tespit? Yalnızlıklarını değiştirir miydi, yabancılaşmalarını, kimliksizleşmelerini? Erkek egemen evlerde sinmişliklerini? Her oyun havasında "eller havaya" oynamaya koyulmaları; hemen sonrasında başkalarına ait "acılı yaşam öyküleri" nde gözyaşına boğulmaları "yalan" mı geliyordu size? Yalansa yalan... Oyunsa oyun... Öyleyse yalandı ve oyundu, aynı anda ekranları karşısında, hiç şüpheniz olmasınaynı tepkilerle saf tutan "on milyon" kadının varlığı da! Onların, ekranın içinde, abartılmış bir "senaryo" gibi sergilediği fotoğraf; ekranın dışındaki milyonlarca "ev kadını" nın "sahici" resmiydi aslında.
Hoşlanmamanız, sevmemeniz, rahatsız olmanız bir şeyi değiştirmez. Birleşmiş Milletler'in şu istatistiğini değiştirir mi peki? "Dünyadaki Kadınların İnsani Gelişme Endeksi" nde Türkiye kaçıncı sırada (Ki bu endeksi, ekonomik durum, kültürel durum, cinselliğin yaşanması, özgürlükler, şiddete maruz kalmama, vesaire vesaire gibi pek çok unsur belirliyor)... Türkiye 81. sırada. Gelişmiş ülkeleri geçin bir kalem. Türkiye; Sri Lanka'nın, Özbekistan'ın, Ermenistan'ın, Dominik Cumhuriyeti'nin, Tunus'un, Ürdün'ün, Guyana'nın Arnavutluk'un, Peru'nun, Umman'ın, Lübnan'ın, Kuveyt'in, Kosta Rika'nın filan gerisinde biliyor musunuz? Böyle... Belki de o nedenle... Önceki gece programa katılan uzman konuklardan biri; "Biz kadın sorunlarını bu kadınlarla mı tartışacağız?" diye soruyordu açılışta... "Bu tarihi bir program oldu... Sarsıldım" diyordu kapanışta... Öyle...
|