| |
Sanıklar ve deliller
Yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Türkiye'de yargı mantığı kökünden değişti. Suçludan delile ulaşma yerine delilden suçluya gitme ilkesi getirildi. Peki, Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın, Büyükanıt'ı çete kurmakla suçladığı Şemdinli iddianamesi bu ilkeye ne kadar uyuyor?.
Adalet Bakanı Çiçek, Şemdinli iddianamesi sızınca kopan fırtınayı, "Telaşlanmaya gerek yok. Soruşturmada eksiklik varsa, iddianame mahkeme tarafından iade edilir" diye göğüslemeye çalıştı. 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi dün iddianameyi kabul ettiğine göre, demek Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın iddianamesinde eksiklik yok! Bu işlemle de başta Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Büyükanıt olmak üzere birçok generalin çete kurdukları suçlaması resmi belgeye dönüştü. İddiaya temel oluşturan deliller? 1- Diyarbakırlı işadamı Mehmet Ali Altındağ'ın Meclis Şemdinli Komisyonu'nun kapalı oturumunda verdiği ifade. 2- Çoğu isimsiz, imzasız ihbar mektupları. Yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) 170'inci maddesinde "İddianamede yüklenen suçu oluşturan olayların, delillerle ilişkilendirilerek açıklanması" şart koşuluyor. Yargıç ve savcılara verilen seminerlerde bu madde üstünde uzun uzun duruldu: "Yeni CMUK'ta asıl önemli husus iddianamenin maddi olaylara ilişkin içeriği. Bu düzenlemenin amacı, tek celselik yargılamayı temin etmek. Bu nedenle, yeni düzenlemede mahkeme kural olarak delil toplamayla uğraşmayacak. Suçu oluşturan olayları, suçun unsurlarını dikkate alarak delillendirmek gerekiyor. Savcı 'Bu koşullarda elimdeki deliller mahkumiyete yetebilir' diyebilmeli." Bu açıklamalar ışığında, bir an için Genelkurmay'ın yargılama izni verdiğini varsayarsak, Org. Büyükanıt ve diğer yüksek rütbeli subayları "Tek celselik duruşma"da mahkum edecek vicdani kanaat unsurlarının oluştuğu söylenebilir mi? 21 sayfasını Altındağ'ın "Genel kanı"ya, "Diyarbakır'daki kanaat"e dayandırdığı suçlamaların, bir o kadarını imzasız ihbarların oluşturduğu iddianamenin önyargılılar ve rövanş peşindekiler dışındakamu vicdanını tatmin ettiği söylenebilir mi?
Hangi CMUK'un ürünü? Yine seminerlerde yargıç ve savcılara çok önemli bir uyarı yapıldı: "Artık delil toplanmadan dava açılması mümkün değil. Dürüst bir insan için haksız yere sanık olmak yeterince ağır bir durum. Lekelenmeme hakkı son derece önemli." Bu iddianameyle 31 Ağustos'tan itibaren Genelkurmay Başkanlığı görevini devralacak Org. Büyükanıt ile adları geçen diğer yüksek rütbeli subaylar, somut delil gösterilmeden vahim biçimde lekelenmiş olmuyor mu? Mahkemenin beraat kararı çözüm olsa, Çiçek daha iki gün önce "Birçok insanın bu iddianameyle ilişkisinin olmadığı ortaya çıksa bile, bu insanlar özgürlükleri, kişisel itibarları, aile hayatları dahil olmak üzere bundan zarar görüyor. Sonunda bu insanlar beraat etse de, kamuoyu beraati pek hatırlamıyor" der miydi? Şurası açık: Bir "Hesaplaşma" niyetini taşıdığı pek de gizlenmeyen iddianame, "Delilden sanığa gitmeye" dayalı yeni CMUK'un değil, "Ben suçlarım, delilleri toplamak mahkemeye düşer" zihniyetiyle çok can yakan eski CMUK'un anlayışına daha yakın. Yargıda görev dağılımı şöyle anlatılır: Savcı "Tez" ortaya koyar, savunma makamı "Anti-tez"i üstlenir, yargıç ise "Sentez" yapar. Ama bu iddianamede savcı "Tez" ile yetinmedi "Sentez" de yaptı. Bu da çok tehlikeli bir yetki tecavüzü değil mi? Anlaşılan, er-geç gündemimize gelecek hukuk reformu sırasında, polis ile savcı arasındaki kurum olan "Sorgu yargıçlığı"nı da düşünmemiz gerekecek. Savcıların sadece somut delillere dayalı iddianameler hazırlayabilmeleri için başka çare yok...
|