Eyila...
Durumumuz budur. Eyiladır yani... Tam bahar geliyor derken yine kar serpiştirmeye başlamasın mı? Oysa, 20 Şubat'ta "Birinci Cemre" havaya düşmüştü. Bir hafta sonra da "ikinci"si suya... Rivayet olunur ki, birkaç gün önce toprağa düştü "üçüncü"sü... Cemreler baharın müjdecisiydi. Artık her yıl bu vakitlerde olduğu gibi, biz aynı şeyi terennüm etmeye hazırlanıyorduk: Yani; havanınki havaya, suyunki suya, toprağınki toprağa düşsün, ne faydası var? Asıl; dördüncü cemre ne vakit düşecek sizin yüreğinize? Sizin "iç"inizin "ilkbahar"ından ne haber? Diyecektik ama... Erken bahara kanıp çiçekler açan dalların üstüne kar yağmasın mı? Gecikecek mi yoksa bu bahar da?
Avrupa'yla işler ne âlemde? Tersine mi gidiyor bir şeyler? Kimse eskisi kadar hevesli değil mi ne? Sorulmaya değmez mi?
Kara Kuvvetleri Komutanı, yargı önüne mi çıkacak söylediklerinden? Durduk yerde; askerle sivil neden karşı karşıya geliyor ki yeniden?
Piyasaya milyar dolarlar sürülüyor. Dolar kıpırdatılamıyor. Ekonominin eski patronu iki cümle söylüyor. Kıpırdatıyor. Piyasayı kim yönetiyor? Birilerine göre, "hem yargıç, hem savcı" olan eski patron mu? Ama daha önemli olan şu: Piyasa kimi dinliyor peki? Sorulmaya değmez mi?
Ekonomi bürokrasisinin en güçlü adamı, TMSF'nin patronu, dün niye İsmet Özel'in şiiriyle yanıt veriyor sorulara: "Cesur ve onurlu diyecekler, halbuki suskun ve kederliyim..."
Amerika'da sokaktaki adamdan büyük medyanın kanaat önderlerine ve siyasi mahfillere kadar herkes, Irak'ta "iç savaş"ın kaçınılmaz olduğuna inanıyor. İç savaş dediğiniz mezhepler arasında. Mezhepler, İslam dünyasının her yanında. Türkiye'nin yanı başında. Yangın benzin deposunun tam ortasında. İç savaşın kaçınılmaz olduğuna mı inanılıyor? "Kaçınılmaz" mı yapılıyor? Bu soruyu kim soruyor?
George Clooney En iyi Yardımcı Oyuncu Ödülü'nü alıyor. Amerikan toplumundaki değişim adına önemsenmesi gereken bir konuşma yapıyor Akademi Ödül Töreni'nde: "Nihayet 'ciddi şeyler'i konuşmaya başlıyoruz!" diyor. Aklı başında, bir şeyler anlatan film "Syriana". Jeopolitik bir gerilim filmi... Ortadoğu'da terör ve petrolle bozulan güç dengelerini irdeliyor. Clooney, bu filmle tartışmaları kışkırtmak istediğini söylüyor. Hollywood'da, son yıllarda bir şeyler söylemek isteyen "aydınlık" sinemacılardan Clooney. Lakin... Ödülü yardımcı oyunculuktan öteye çıkamıyor! Başrol oyuncusu kim peki?
Karikatür krizi bitti mi? Medeniyetler çatışmasının tarlasını kim sürdü? Atılan düşmanlıklar tohumunun filizlenmesini mi bekliyor şimdi global dünyanın çiftlik sahipleri?
Bu coğrafyanın altındaki fay hatları yerli yerinde duruyor. Gök gürültüsü gibi sesini çıkarmadıkça herkes unutuyor. Fakat, bizim unutmuş olmamız, fay hatlarının da uyuduğu anlamına gelmiyor. Geliyor mu? Jeolojik, etnik, ekonomik, dinsel, mezhepsel, sosyal, asosyal kırıklar sürüyor.
Ve tarih 8 Mart oluyor. Kadınlar yürüyor. Bu coğrafyanın en iyi durumunda mıyız kadınlar bâbında? Öyle görünüyor. Yanı başımızdaki ahalide, coğrafi ve kültürel komşularımızda; fay kırıklıklarına bir de kadınların gönül kırıklıkları ekleniyor ki, içsel acısı... Toplumsal ve siyasal hayatta "hiçlik"lerin, "hiç" olmanın gönül kırıklıkları yaşanıyor. Lakin... Bizde de; tam da Kadınlar Günü'nde, öteki "ulusal ve arsıulusal" meselelerimizde olduğu gibi tuhaf "ters"likler yaşanıyor. Gazetelerin manşetlerinde "elmanın yarısı" olan milyonlarca kadının adı yerine bir tek "kadın"ın adı yazılıyor. Evet, her işimizde olduğu gibi, bu işte de gündeme bir "ters"liğin mührü kazınıyor. İnanmayanlar için bu yazı; okurunu, başlığı da "ters"inden okumaya çağırıyor.
|