|
|
Ne umurumda! Çok umurumda!
Doğrusunu isterseniz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün benim için değerli pek az yanı var: Mesela bu gün vesilesiyle entelektüel dergilerde filan çok ilginç araştırmalar yayınlanır. Onları okumaya bayılırım... Bazen feministler gösteri yapar, pankart açarlar. Onları izlemek de hoşuma gider, çünkü bir kesim talep ve protestolarını ortaya koymaktadır. Bu da demokratik, çoğulcu bir toplumun vazgeçilmez unsurudur. Bunların dışında Kadınlar Günü pek umurumda değil. Çünkü o kadar çok kadın çeşidi var ki... Anne kadınlar, eş kadınlar, sevgili kadınlar, abla-kardeş kadınlar, nine kadınlar, işveren kadınlar, emekçi kadınlar, türbanlı kadınlar, laikçi kadınlar, sosyetik kadınlar, nevrotik kadınlar, köylü kadınlar, kentli kadınlar, akademisyen kadınlar, genç kadınlar, güzel kadınlar, fahişe kadınlar... Say say bitmez. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır. Peki biz 8 Mart'ta kimin gününü kutluyoruz? 550 ayakkabısı olan Eda Taşpınar'ınkini mi?.. Kadınlığa sonradan terfi eden Bülent Ersoy'unkini mi?... Sokak ortasında kocasından 5 töre kurşunu yiyen E.A.'nınkini mi?.. Yoksa dünyanın en güçlü kadınlarından biri olan Güler Sabancı'nınkini mi? 8 Mart hangisinin günü? Bu işi hiç anlamadım! Ama bakın mesela 'Anneler Günü'nü severim. 'Sevgililer Günü'nü de öyle... Çünkü bir erkek ne yapacağını bilir. Kimi, nasıl kutlayacağını, mesela hangi hediyeyi alacağı nettir. Peki 'Kadınlar Günü' gibi ucu açık, belirsiz, muğlak, amorf bir günde ne yapacağız? Diyeceksiniz ki, 'Peki 8 Mart niye aynı zamanda çok umurunda?' Cevap basit: Çünkü bugün benim doğum günüm!
|