Bir elimde silah bir elimde para!
Efendim! Adanalı futbolcu Özden ile dansöz Zennube'nin aşk hikayesini yazmıştım. Hani şu; Samsun-Fenerbahçe maçında gol kaçırdığı gece pavyon da eğlenirken, fanatiğin birinin o golü hangi ayağınla kaçırdın diye sorması, Özden'in bu ayağımla kaçırdım demesi üzerine o ayağına tabancayla vurması hikayesi... Hikayeyi öyle değil şöyle diye anlattılar: Samsunspor, Fenerbahçe'yi yener golü de Özden atar. Özden o golün keyfini çıkarmak için pavyona gider. Fenerlinin biri kafayı bulmuştur. Benim Fenerime kimse gol atamaz diye nara atar. Sonra da Özden'e sorar; -Hangi ayağınla Fener'e gol attın? Özden gururla sol ayağını gösterir. İşte bu ayağımla Fener'e gol attım. Adam silahını çeker ve Özden'i ayağından vurur. Polis, ambulans ve ameliyathane... Herkes Özden'e acırken o kahkahalarla gülmektedir. İçlerinden biri: Seni ayağından vurdular sen ise gülüyorsun der. Özden gülerek der ki; - Doktor bey. Ben o golü ya kafayla atsaydım!...
'TATLI İŞADAMI'NIN HÜNERİ Futbol ciddi iştir ama garipliklerle doludur. Yaşanmış iki hikayeyi anlatayım. Anlatacaklarım yaşanmış hikayelerdir. Kahramanlarımız ise bugünün çok ünlü kişileridir. Ama,o ben değildim diyeceklerini bildiğim için isim, yer ve zaman kavramlarını kullanmıyorum. Doğu da çok önemli bir maç... O şehir maçı kazanırsa şampiyon olup birinci lige çıkacak. İstanbul'dan gelen takımın ise hiçbir iddiası yok. Maç başlar İstanbul takımı harika oynamaya başlar. Bir de gol atar. Devre biter, tribünler şoktadır. İstanbul takımı ikinci yarıya çıkmak için hazırlanırken içeri uzun paltolu o şehrin kulübün başkanı içeri girer. Bir dakika beyler der. Herkes ayağa kalkar rakip takımın başkanını merakla dinler. Başkan yüksek sesle bağırır; Bakınız bu elimde silah var... Bu elimde ise para... Hangisini almak istersiniz? İstanbul takımının antrenörü ayağa kalkar, başkanın elinden para dolu torbayı alırken, futbolcularına döner sorar: -İçinizde tabanca isteyenin olacağını hiç sanmam... İkinci yarı başlar...İstanbul takımı gol yemek için inanılmaz çaba harcar. Ama beceriksiz doğu takımı bir türlü gol atamazlar. Maç oynanırken İstanbullu oyuncular neredeyse yalvarmaya başlarlar: Ne olur şu golünü atında bizi kurtarın! Neyse efendim, doğu takımı zoraki atılan bir golle şampiyon olur. Bu yaşanmış hikayenin kahramanı olan o başkan bugün gökdelenleri olan çok ünlü şeker gibi tatlı gibi bir iş adamı derim. Ulusal takımımız tarihinde ilk kez Çin'e maç yapmaya gider... Antrenör ordudan emekli Albay Doğan Andaç'tır. Daha Çin'e gelmeden maç taktiğini açıklar: Biliyorsunuz Çinliler çok kısa boyludur. Biz bu maçta hep havadan oynayacağız. Onların boyu kısa olduğu için bir şey yapamazlar. Biz de golleri havadan kafayla atarız. Efendim o tarihi maç oynandı. Sonuç mu dediniz? Türkiye Çin'e 3-0 mağlup oldu.
ÖZAL'I KİM ZEHİRLEDİ? Mesaj: Yazıişleri müdiremiz Balçiçek Pamir, First Leydi Semra Özal ile harika bir röportaj yaptı. Harika olan nokta şu; Bayan Özal, "Turgut Özal zehirlenerek öldürüldü"diyordu. Bu sütunlarda şunu yazdım. Özal sabah uyanıp spor için ayakkabısını bağlarken pat diye öldü. Hastaneye getirildiğinde doktor Özal'ın ağzından akan yeşil köpükleri gösterip ilk sözü, 'Kim zehirledi?' oldu. İşte soruyorum: Özal'dan alınan saç ve kan örnekleri nerede? Test sonuçları nerede? O dönemin en önemli siyasi ismi Hüsamettin Cindoruk, 'Özal prostat kanseriydi' dedi. Bir kanser uzmanı olarak yazıyorum: Kanser insanı pat diye öldürmez, aylarca süründürür. Sonuç: Özal görevi başında zehirlenerek öldürüldü.
|