|
|
|
|
|
|
71 yaşında 8. eşiyle mutlu bir balıkçı
Usta bir romancıyken Bodrum'a yerleşip balıkçılık yapan Yaman Koray'ın müthiş yaşam öyküsü...
Sensiz yaşayamam diyen her kadınla evlendim
1960'larda Türkiye'nin en zengin adamlarından olan dedesinin bıraktığı tüm mirası satıp basit bir balıkçı olmayı seçen ve tam sekiz kez evlenen yazar Yaman Koray'ın hayatı film oluyor.
Yaman Koray gerçekten çok ilginç bir adam. 1960'larda Türkiye'nin en zengin adamlarından olan dedesinin bıraktığı serveti satıp balıkçı oluyor. Evet doğru anladınız balıkçı! Balık tutarken yazdığı romanlar aynı yıllarda Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin 1. sayfalarına konu oluyor. Ama o yazmayı tam 35 yıl bırakıyor. Ta ki kanser olduğunu öğrendiği güne kadar. Bu arada yazıyla balıkçılık günleri arasına 8 evlilik 10 çocuk sığdırıyor. Söylemedim değil mi? Yaman Koray 72 yaşında! Son karısı Sultan ise 29! Çiftin tam üç çocuğu var. Koray aynı zamanda da bir hız makinesi! Son romanını 9 günde yazmış mesela! Pinema Film ise bu ilginç adamın hayatını film yapmaya hazırlanıyor.
- Hayatınızda film yapılmaya değer ne bulmuş olabilirler? - O kadar çok şey bulurlar ki. Saint Joseph'i birincilikle bitirmişim. Paris'e biyoloji tahsili için davet ediliyorum. Bu arada annemin babası ölüyor. Dedem o dönem Türkiye'nin en büyük şirketlerinden birinin sahibi. Çok yüklü bir miras bana kalıyor ama ben her şeyi bırakıyorum ve balıkçı oluyorum...
- Durun durun hikayeyi baştan alabilir miyiz? Sizin zorunuz nedir? Ne diye parayı pulu, patronluğu bırakıp balıkçı oluyorsunuz? - Yıl 1956. Annemin babası Ömer Lütfi Alevok, Oklar Limited Şirketi'nin sahibi. Bankası var, Ankara Radyosu'nu kurdu. Türkiye'nin o zamanın en büyük holdinglerinden birinin sahibi. Annemden başka çocuğu yok. Her şey bana kalıyor. Annem ise o dönem çok önemli bir yazar olan Mebrure Alevok. Babam Ses Tiyatrosu'na yatırım yapıyor. Ama o yatırım bizim ailenin sonu oluyor. Babam ne yazık ki annem dışına sapıyor, paralar da batıyor ve boşanıyorlar. Büyükbabamın mirası kalınca ne yapacağımı düşünüyorum. İstanbul bana yalan dolan, maskeli ve dayanılmaz geliyor. Hep doğaya gitmek istiyorum. Ama kararımı kesinleştiren bir kadının ayağıma basması oluyor!
- Nasıl yani? - Yeni Melek Sineması'ndan çıkıyoruz bir gün. Sivri yüksek ökçeler zamanı. Gayet şık bir hanımefendi ayağıma bastı. Ahh, dedim. Kadın dönüyor ve bana diyor ki, "Ne soktun ayağını ayağımın altına!" Bu kentte artık yaşanmaz, diyorum kendime. Ne var ne yok her şeyi satıp Erdek'e gidiyoruz annemle. - Yazarlık orada mı başlıyor? - Evet. Önce zeytinlik satın alıyoruz. Bir de otel. Bir yandan oteli işletiyoruz, bir yandan da balıkçılık yapıyorum. Ama ne deniz! Bir ağ atıyorum, tek postada 100 kilo balık çıkıyor. Bu arada yazmaya başlıyorum. 540 sayfa roman (Deniz Ağacı) 44 gecede hiç yatağa girmeden bitiyor. Ve Cumhuriyet romanımı tefrika ediyor.
- 44 günde mi yazıyorsunuz? - Tabii. Yedi kitap bitiriyorum arka arkaya. Mesela "Büyük Orfoz"u da 1,5 ayda yazıyorum. Columbia Pictures film yapmak için "Deniz Ağacı" nın haklarını 25 yıllığına satın alıyor. Çevirecek olan da Marlon Brando. Ama olamıyor. Yıllar sonra yerli yapımcılar bu filmi "Kanlı Deniz" diye çeviriyor. Tarık Akan'la Hale Soygazi oynamıştı filmde, hatırlarsınız belki. Neyse yedi yıl bittiğinde benim de yedi romanım tamamlanmış oluyor. Ama ondan sonra roman yazmayı tamamen bırakıyorum.
Elif KORAP
|
|
|
|
|
|
|
|
|