Mehmet Ali Kılıçbay: Kapitalizmin ruhu
İnsanlarımızın bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarına alıştım. Yine de yeni kuşaklar için Max Weber hakkında söyleyeceklerim var
Kapitalizmin ruhu
İnsanlarımızın bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarına alıştım. Yine de yeni kuşaklar için Max Weber hakkında söyleyeceklerim var.
Max Weber'in ünlü kitabı "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu", ilk yayımlanışından 102 yıl sonra, ülkemizde çok az kimse tarafından okunmuş olmasına rağmen, kendini konuyla ilgili gören hemen herkes tarafından tartışılıyor. İnsanlarımızın bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarına alışık olmama karşılık, yeni kuşakların "kulaktan dolma" bilgileri gene "kulaktan" edinmemeleri için küçük bir katkının gerekli olduğunu düşünüyorum. Weber, kitabında "mübadele olanaklarının değerlendirilmesi yoluyla bir kar elde etme umuduna dayanan ekonomik faaliyete 'kapitalist' adını vereceğiz" demektedir. Daha ileride, kapitalist faaliyetin bir yatırımın verimliliğinin hesaplanması yoluyla kar peşine düşmek olduğunu söylemektedir. Ona göre Protestanlığın ilkesi, "para kazanmak, daha fazla para kazanmak, ama hayatın anlık zevklerinden kaçınmak"tır. Weber'in tanımladığı bu ekonomik davranış biçimi, yalnızca zaten kapitalist olarak nitelenen toplumlarda değil, birçok uygarlıkta ve çeşitli dönemlerde görülmektedir. Zaten Weber, kapitalist tipten ekonomik faaliyeti modern dünyaya özgü olarak görmemektedir. Ona göre "modern kapitalizmi başka bir şey karakterize eder." Weber'e göre, modern toplumun özelliği yeni bir kapitalist faaliyet türünü ortaya çıkartmasıdır; buna "özgür emeğin işletme içinde rasyonel örgütlenmesi" demektedir. Modern kapitalizmin kendine özgü yanı, kar, mali spekülasyon veya devlet işlerinin finansmanı yoluyla değil de, çalışmanın rasyonel bir biçimde düzenlendiği firmada, özgür işçilerin emeğini sömürerek ulaşmasıdır. Demek ki modern kapitalizm, bürokratik olarak örgütlenen işletmelerde girişimciler tarafından rasyonel bir şekilde yönetilen ücretli emeğe dayanmaktadır. Girişimciler, bu emek gücünü kullanarak kar etmenin ve böylece sermaye biriktirmenin peşindedirler.
TANRININ SEÇİMİ Ancak Alman sosyoloğa göre modern kapitalizmin gerçek temelleri teknik ve ekonomik nedenlere değil, ahlaki ve psikolojik nedenlere dayanmaktadır. Nitekim Batı rasyonalizmi burjuvazi tarafından taşınmış, bu burjuvazi ilk atılımını dinde, daha da özel olarak Kalvinizm'de bulmuştur. Weber bu bağlamda Protestanlığın iki ana kanadını karşılaştırırken, Luther'i muhafazakar, Calvin'i devrimci bulmaktadır. Weber, bunun kökenini Kalvinist çifte kader dogmasının müritler üzerindeki psikolojik etkilerinde bulmaktadır. Calvin'e göre, Tanrı daha baştan bazılarını kurtuluşa yöneltmiş, bazılarını da cehenneme mahkum etmiştir. Bu durumda inançlı bir Kalvinist, kendi kaderinin işaretlerini mesleki faaliyetinde arayacaktır. Zenginlik ararken elde edeceği başarı onun seçilmiş olduğunun işareti olacaktır. Çünkü ancak seçilmişler başarılı olabilirler. Kalvinistler, seçilmiş olduklarından emin olmak için hayatlarını mesleklerinin çerçevesinde metodik bir zenginlik arayışına dönüştüreceklerdir. Tabii ki zenginlikleri lüks ve gösterişe harcamak söz konusu değildir. Kapitalizm, böylece rasyonel bir şekilde zenginlik peşinde koşan Kalvinist'in bu azla yetinme tavrı içinde atılımının ilk hareketini bulacaktır. Tanrıyı tamamen aşkın ve insanın çok uzağında gören bu din anlayışı, müminleri hem kendilerini Tanrının "faal araçları" olarak görmeye, hem de "kötümser bireycilik" (Tanrı dünyaya karışmadığı için manevi yalnızlık içinde olan insanın hali) içinde Tanrıyı yücelterek kendi kurtuluşunun yönünü görmeye yöneltmektedir. Bu da, "Hıristiyan'ın yaptığı her şey Tanrının şanına hizmet eder" cinsinden Kalvinist formülü vermektedir. Eylem aracılığıyla olan bu yüceltme, manevi büyüsünden arınmış bu dünyada iş görmekte, Kalvinist müminin hayatının tümünü, her an, her eylemde rasyonelleştirmeye götürmektedir.
YENİ EKONOMİK ANLAYIŞ Weber, "Kapitalizmin gelişmesinin başat sorunu sermayenin kökeni değil, kapitalizmin ruhunun kökenidir" derken, bu ruhun merkezine çalışmanın ibadet olmasına ilişkin Kalvinist görüşü yerleştirmektedir. Zaten Weber'in en zor anlaşılan görüşlerinden biri bu noktada ortaya çıkmaktadır. O kapitalizmi değil, onun "ruhunu" ve ruhun ortaya çıkışını incelemiştir. Kapitalizm, Kalvinizm ortaya çıkana kadar gelenekçi, işgücünün örgütlenmesinde irrasyonel bir tutum içindeydi. Süregiden bu düzeni ancak yeni bir dinsel ahlak kırabilirdi. Çünkü Weber'e göre, her toplum etik bir toplumdur ve ahlak ve dinsel çıkarlar ekonomik çıkarlardan daha gerçektirler. Eğer bu yeni ekonomi anlayışı içsel ve ahlaki bir nedenden kaynaklanmasaydı, modern kapitalizm her yerde ortaya çıkardı. Oysa modern kapitalizm Avrupa'da, Protestan reformunun ortaya çıktığı yerde belirmiştir. Batı Hıristiyanlığı'nın değerlerini belirleyen Katoliklik, fakirliği, fakirlere yardımı yüceltmekte, faizi yasaklamakta, böylece kapitalizmi engellemektedir. Oysa kapitalizmin ideal tipi bunların tamamen tersindedir. İşte Kalvinizm bu kapitalizmin ideal tipini devreye sokmuştur. Çözülmesi gereken sorun, ekonomik rasyonelleşmeye etki eden ekonomi-dışı rasyonelleştirici olguların hangileri olduğunun belirlenmesidir. Weber kendi sorduğu soruya, bunun yeni bir ahlak sayesinde olduğu cevabını verirken, bu yeni ahlakın "modern uzmanlaşmaya yol açtığını, tüketimi frenlediğini, tasarrufu teşvik ettiğini ve zenginleşmeye yönelik bütün ahlak eleştirilerini ortadan kaldırdığını" söylemektedir. Kapitalizmin ruhunun anahtar kavramı, "seküler yetingenlik"tir. Weber'in "kapitalizmin ruhu"nun Kalvinist doktrin çerçevesinde oluştuğuna ilişkin iddialarının ne kadar geçerli olduklarını da haftaya göreceğiz.
Mehmet Ali Kılıçbay
|