|
|
|
|
Max Weber nerede yanıldı?
Weber kapitalizmin tanımında dahi yanılmıştır. Onun görüşleri doğru olsaydı bütün fakirler cehennemlik, zenginler ise cennetlik olmalıydı.
Max Weber'in kapitalizmin gelişmesinde kalvinizmin önemli bir rolü olduğuna dair görüşleri çok sayıda bilim adamı tarafından eleştirilmiştir.Bu eleştiriler çok büyük boyutlara ulaştığından, bu yazıda bunların odaklandıkları noktaları ele almakla yetineceğim. Weber'e yönelik eleştirilerin başlangıç noktasını, Alman sosyoloğun kalvinist çifte kader doktrinini yorumlama tarzı meydana getirmektedir. Bu mezhebin ilahiyatçılarının yazılarında, bu doktrinin müridlerde herhangi bir varoluş kaygısına yol açtığının işaretini bulmak mümkün değildir. Öte yandan Weber, insanların kaderlerinin yönünün işaretlerini görmek için zenginleştiklerini söylemektedir. Ama bunun tamamen tersi bir yorum daha geçerlidir. İnsanın harekete geçmesi için geleceğine hükmedebilmesi gerekir. Ayrıca ekonomik başarının mümin bir kalvinistin öte dünyada cennete yönelik olduğunu işaret ettiğine dair hiçbir gösterge yoktur. Zaten burada bir de büyük açmaz bulunmaktadır. Eğer Weber'in görüşleri kabul edilecek olursa bütün zenginlerin cennetlik, bütün fakirlerin de cehennemlik oldukları sonucunu üretmek gerekir. Bu da kimin patron, kimin işçi veya köylü olacağının Tanrı tarafından peşinen belirlendiğine götürür. Ve kalvinist işçilerin neden cehennemlik oldukları sorusu havada kalır.
KAPİTALİZMİN GÜNAHI Asıl önemli nokta, kalvinizmin 16. yüzyılda ortaya çıkmış olmasına rağmen, kapitalizmin daha 14. yüzyılda Katolik Kuzey İtalya ve Flandre'da çoktan harekete geçmiş ve kurumlarını oluşturmaya başlamış olmasıdır. Başta Luther ve Calvin olmak üzere birçok Protestan önder kapitalizme karşı çıkmıştır. Luther kapitalizmin olmazsa olmazı olan faizi yasaklarken, Calvin komşunun harcamasından elde edilen her kazancı ve servet biriktirmeyi şeriata aykırı olarak iletmiştir. 16. ve 17. yüzyıllarda Fransız ve Hollandalı kalvinistlerin topladıkları bütün sinodlarda faiz, aşırı çalışma (Tanrıya ayrılması gereken zamandan çalma), kazanç hırsı hep mahkedilmiştir. Resmi dini kalvinizm olan İskoçya'da, 18. yüzyıl gibi ileri bir tarihte bile gerekenden fazlasını istemenin günah olduğu, hayatı fakir yaşamanın gerektiği ve zenginlerin günahkar oldukları tartışılmaz dini hükümler olarak yürürlükteydiler. Zaten kalvinistlerin tek atıf noktası olan Kitabı Mukaddes fakirliği yüceltmekte, İnciller İsa'nın fakir öldüğünü olumlu bir hüküm olarak koymaktadırlar. Ayrıca kalvinizm, Weber'in iddia ettiğinin tersine dünyevi çalışmayı değil manevi çalışmayı kutsamaktadır. Weber'in Protestan ülkelerin kapitalist gelişimde daha ileri oldukları görüşü de doğru değildir. Weber'in kalvinistlerin kapitalistleşmeye yatkınlıkları konusundaki saptaması da düzeltilmeye muhtaçtır. Kalvinistlerin çoğu yerde ekonomik başarılar elde ettikleri doğrudur, ama 16.,17. yüzyıllarda heryerde azınlık veya Hollanda'daki Fransız kalvinistler gibi göçmen durumunda olmuşlardır. Bu durumda askerlik ve devlet kademeleri gibi prestijli görevlerden uzak tutulmuşlardır. Bunların çiftçilik yapmaları da mümkün olmadığından, tıpkı Yahudiler gibi iş dünyasına yönelmek zorunda kalmışlardır. Weber'in mantığından, aynı nedenlerle iş dünyasına yönelen ve zenginleşen Yahudileri kapitalizmi geliştiren unsur olarak görmek mümkün değil midir? Nitekim, Weber'in çağdaşı Werner Sombart, kapitalizmi kuran unsurun Yahudiler olduğunu iddia etmiştir.
TÜCCARLAR VE DİN Öte yandan Weber'in düşüncelerini desteklemek üzere örnek olarak verdiği Hollanda'da kalvinistlerin çoğu Fransız göçmenidir ve Yahudi ile Ermeniler bu ülkenin gelişmesinde kalvinistler kadar önemli bir rol oynamışlardır. Weber'in analizine kanıt olarak sunduğu kalvinist tüccarların ortak paydası kalvinist olmaları değil, 16. yüzyıl Avrupa'sının büyük ticari ve endüstriyel (ama Katolik) merkezlerinden göç etmiş olmalarıdır. Günümüzde benzer bir durum Japon, Çinli ve Korelilerin ABD'de diğerlerinden daha başarılı olmalarında ortaya çıkmaktadır. Bunlar en son göçmenlerdir ve ayakta kalmak için başarılı olmaktan başka çareleri yoktur. Bu durum din ile kapitalizmin gelişimi arasında hiçbir bağ bulunmadığı kanıtlanmış olmaktadır. Bütün bunların ötesinde Weber bir ilişkiyi daha ters kurmuştur. Ona göre kalvinistler kapitalist olmaktadırlar. Oysa tarihsel araştırmaların gösterdiği üzere, ilişki tamamen tersine olup, ticaretten ve endüstriden zenginleşenler kalvinist olmaktadırlar, çünkü kalvinizm ibadete Katoliklikten çok daha az zaman ayırmaktadır. Kapitalist açısından zaman para demek olduğundan, ona daha fazla zaman bırakan dine geçmektedir. Weber'in yanılgılarından biri kapitalizmin tanımına ilişkin olmuştur.Haftaya modern bilimin kapitalizm konusundaki görüşlerini ele alalım ve "İslami kalvinizm"in Türk kapitalizmi ile bir bağlantısına bakalım.
Mehmet Ali Kılıçbay
|
|
|
|
|
|
|
|
|