Fırtınada kaptanlık
ABD Başkanlığı'na hileli bir seçim ve tartışmalı bir kararla gelen George W. Bush'un başkanlığının lanetle anılacağını düşünmek için nedenler birikiyor. Dünya kamuoyunun "tarihin sonu" teziyle tanıdığı Francis Fukuyama, geçen haftaki New York Times'ın pazar dergisindeki "Yeni muhafazakârlıktan sonra" başlıklı makalesinde şöyle yazmış: "Irak Savaşı'nın başlamasının üçüncü yıldönümüne yaklaşırken tarihin gerek bu müdahaleyi, gerekse müdahalenin arkasındaki fikirleri hayırla anması pek olası değil". Bush yönetiminin politikaları, bu politikaları uygularken sergilediği tavır ABD'nin dünya sistemindeki liderliğinin meşruiyetinin aşınmasına yol açtı. Ebu Greyb, Guantanamo zindanı, dünyanın çeşitli yerlerindeki işkence merkezleri bu ülkenin insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konulardaki ahlâki zeminini yok etti. Belki hepsinden kötüsü, bu uygulamalara vurdumduymazlıkla devam edilmesi, ayyuka çıkan işkence rezaletlerinin sorumlularının cezalandırılmamasıydı.
Müslüman Kardeşler 'birliği' ABD yönetimi, yeni-muhafazakârların Ortadoğu'yu yeniden şekillendirerek ABD'nin dünya hegemonyasını perçinleme politikasında da çuvalladı. Bu şekilde bir hegemon gücün işleyebileceği en büyük hatayı da işledi. Yani yalnızca yanlış politika izlemedi, bir de başarısız oldu. Kaale almadığı, küçümsediği, fikir, inanç ve çıkarlarını önemsemediği yerel güçlerin iradesi ABD'yi engelledi. Giderek daha fazla ön plana çıkarılan ancak altyapısı hazırlanmamış demokrasi boyutu ise seçim sonuçları nedeniyle ortaya en azından kısa vadede başka sorunlar çıkardı. Ortadoğu'da Şiiler'in siyasi yükselişine paralel olarak Sünni Müslüman Kardeşler hareketi ağırlığını göstermeye başladı. Şiddet odaklı Sünni radikalizmi ve El Kaide türü ulusötesi Cihadçılık yaygınlaşma zemini buldu. Bugüne kadar ulusal ölçekte hareket eden İslamcı hareketler, Müslüman Kardeşler bağı ile ulusaşırı boyut da kazanırken, Cihadçıların bu yerel hareketleri etkileme imkânları da arttı. Suriye ve İran gibi devletlerse kontrol ettikleri İslamcı grupları kendi çıkarları için kullanmaya hazır. Bu gelişmelerin ve yenimuhafazakârların ABD gücünü eriten siyasetlerinin ardından, başta Ortadoğu tüm dünya bilmediği, teorik ve ideolojik açıdan kavramaya hazır olmadığı bir durumla karşı kaşıya kaldı. ABD'nin ağırlığı ve yön verme gücü ise hâlâ önemli. Bu nedenle de eğer ülke içine kapanırsa, yaratacağı boşluğu dünya sistemi kaldıramaz.
Bir ziyaret ve sonrası Önümüzdeki aylarda Irak'ta bir iç savaşın çıkması halinde bu ülkenin parçalanması gündemde. Bu durumda Ortadoğu'daki 85 yıllık devletler düzeni de yıkılacak, sınırlar değişmeye açılacaktır. Böyle bir gelişmenin tüm olası sonuçlarını kestirmek mümkün değil. Kesin olan, Türkiye gibi bir ülkenin bölgedeki gelişmeleri ve önündeki seçenekleri her türlü olasılığa açık, tabulara saplanmadan değerlendirmesi gerektiği. Meşal ziyareti ardından kamuoyunda yapılan tartışmalarda kendini gösteren cehalet ve ideolojik körlük ise bunun kolay olmayacağını gösteriyor. Mehmet Ali Bayar'ın dünkü Radikal gazetesinde yazdığı gibi "en vahimi devletinizin kurumları arasında hemen her hassas dış politika konusunda asgari mutabakat ve eylem birliği sağlanamıyorken dış politikanızı 'Müslüman kardeşler' romantizmine indirgeyemezsiniz". İşte bu nedenle Dışişleri Bakanı, ziyaretin çeşitli boyutlarını eleştirenlere kızacağına, ne dediklerini anlamaya çalışsaydı kendi işi de kolaylaşmış olurdu.
|