Washington notları
Geçen hafta içinde ABD başkentinde hangi televizyon kanalını açsanız gündemin ilk, neredeyse tek maddesi Başkan Yardımcısı Cheney'in av arkadaşını vurmasıydı. Bu sırada dünya açısından daha önemli sayılacak bir gelişme, Amerikan Senatosu'nda yaşanıyordu. Dışişleri Bakanı Rice, bakanlığının bütçesini sundu. Bir gün önce New York Times gazetesinde, ABD ve İsrail'in Hamas'ı Filistin yönetimine giden fonları kısıtlayarak sıkıştırmak isteyecekleri haberi çıkmıştı. Ertesi gün yalanlanan habere göre iki ülke Hamas'ın yönetimi ele alması durumunda başarısız olması için ellerinden geleni yapacaktı. Konuları izleyen ve yönetimin yaklaşımını bilenlerin söylediği, haberin doğru olduğuydu. Gene de Rice, seçim sonuçlarının Filistinliler'in yolsuzluklardan bıkkınlığını yansıttığını söyleyerek, değişmeyen şey "Filistinliler'in daha özgür ve iyi bir yaşam sahibi olma arzularıdır" dedi. Hamas'a gelince, örgütün İsrail'in varlığını tanıması, silahsızlanması ve şiddeti reddetmesi gerektiği görüşünü yineledi.
Neo-con'lar öfkeyle saldırıyor Türkiye'yi de yakından ilgilendiren ikinci konu İran'dı. Gerek Rice'ın söylediklerinden, gerekse yönetimin bu konudaki düşüncesini bilenlerden anlaşıldığı kadarıyla İran'a saldırı gündemde değil. Amerikan başkentinde bu konuda daha uzun vadeli bir plan tercih ediliyor. Önümüzdeki dönemin hedefi, İran'ın tecrit edilmişliğini artırarak, rejimi sıkıştırmak ve toplum içindeki muhalif güçlere destek vererek molla oligarşisini yıkmak. Yeni bütçede İran politikaları için ek 75 milyon dolar isteyen Rice, bu parayı radyo yayınları ve muhalefeti güçlendirmek üzere kullanacak. Amaçları arasında bir zamanlar iki yüz bin olan ABD'deki İranlı öğrenci sayısını çok üstüne çıkarmak da var. Irak Savaşı'ndan önceki dönemin aksine ABD, İran konusunda diplomatik açılımları ciddiye alıyor. Irak Savaşı'nın mimarları yenimuhafazakârlar kızgın. Bunlar insanı dehşete düşürecek bir kibirle sanki Irak'ta bir savaş olmamış, ABD'nin prestiji buradaki başarısızlık ve Ebu Gıreyb benzeri rezaletlerden dolayı hasar görmemişçesine saldırı istiyor. Anlaşıldığı kadarıyla Başkan'ın kendisi bile İran'a saldırının ertesi günü ülkesinin önüne çıkacak faturanın ödenemeyecek kadar yüksek olduğuna kâni. Petrol fiyatlarının patlamasından, dünya ölçeğinde terörist saldırıların artmasına kadar bir dizi olası sonuç ABD'yi bu kez dikkatli olmaya itiyor.
Türkiye ile kriz istemiyorlar Rusya, Çin ve Hindistan ise bu konuda verecekleri desteğin karşılığında ABD'den büyük ödünler koparma peşinde. Saldırı ihtimali daha ilerideki dönemde ve ancak İran'ın silah üretmesine ramak kaldığı sonucuna varılırsa gündeme gelecek. ABD'nin İran'la büyük bir stratejik pazarlığa oturarak belli bir mutabakata varması ihtimali ise yok denecek kadar zayıf görünüyor. Meşal'in Ankara ziyareti, buradaki gazetelerde yer bulmadı. Ancak Türkiye ile ilgilenen çevrelerde şok etkisi yaptığı ve ciddi bir rahatsızlığa yol açtığını söylemek mümkün. Açılımın yapılış şekli, neredeyse işin özünden fazla tepki topluyor. Hamas'a böyle bir meşruiyetin, hiçbir şey elde edilmeden verilmesi kabul edilmez bulunuyor. Hükümetin bölgede vazgeçilmez ve güçlü oyuncu olma sevdasının bazen izanını körelttiğini düşünüp, Türkiye'nin kredibilitesinin zedelendiğini söyleyenler var. Fakat ABD şu sıra Türkiye ile kriz istemiyor. Ulusal çıkarları değerlendirmeleri bu denli farklı iki ülkenin nasıl ortak hedeflere yönelik politika üretebileceği de sorgulanıyor. Kısacası, İran konusunda Türkiye en azından kısa vadede bir askeri harekat sıkıntısı duymayacak. Meşal ziyaretinin tüm sonuçlarını anlamak içinse aradan zaman geçmesini ve hükümetin attığı adımın gerisini nasıl getireceğini görmek gerekecek.
|