Çapkın yalnızlıklar...
Önceki gece, Sevgililer Günü gecesiydi... Mekânlar günler öncesinden rezerve edilmişti... Masalar ikili sevgililere rezerveydi... Üçlü veya dörtlü, kadın veya erkek birliktelikler rağbet görmüyordu... Kimse dönüp onlara bakmıyordu... Gece sadece karşısındaki sevgiliye odaklanan gözlerin gecesiydi... Gece etrafla ilgilenenlerin gecesi değildi... Gece, o masada ya da bu masada neler oluyor, kimler giriyor, kimler çıkıyor, diyen yalnız çapkınlıkların gecesi değildi... Hayat öyle olanları önceki gece ofsayda düşürmüştü... Yalnız çapkınlıklara ya da çapkın yalnızlıklara önceki gece suçüstü yapıldı... Onlar, hayatı ve geceyi yalnız yaşadılar... Ruhlarını öksüz bıraktılar... Aşksız ve sevgisiz kaldılar...
Elbette ki çapkınlık güzel bir şeydi... Kadın ya da erkek için beğenilmek bir zevkti... Çapkın bakışlar fırlatmak ya da çapkın bakışlara muhatap olmak haz verirdi... Beğenmenin ve beğenilmenin mutluluğunda, hayat tazelenirdi... Ego beslenirdi... Beğenilmenin zevki hissedilirdi... Varolmanın dayanılmaz hafifliği yaşanırdı... Ama önceki gece, çapkın yalnızlıkların ya da yalnız çapkınlıkların gecesi değildi... Önceki gece, gözlerini birbirinden ayırmadan konuşanların, ruhlarını birbirinin içine sokanların gecesiydi... Onun için 3'lü veya 4'lü kadın veya erkek çapkın yalnızlıklar önceki gece fazla rağbet görmedi... Hayat onları o gece ofsayda düşürdü...
Çünkü çapkınlık lunaparktaki oyuncaklara benzerdi... Bindiğinizde, beş dakikalık müthiş bir haz, indiğinizde, hiçbir şey olmamışçasına bir boşluk hissederdiniz... Dönme dolabın tepesinde zevk ve heyecan duyarken, lunaparkın kapısından hiçbir şey yaşamamış gibi çıkardınız... Anlık heyecanlar, monoton bir ayrılışla sonuçlanırdı... Her halükârda heyecanlar birikmezdi... Hayat lunaparktan çıkışta zenginleşmezdi... Anlık heyecanlar, anlık monotonluklara dönüşürken, hayat yeni anlamlar kazanmazdı... Çapkınlık lunaparktaki oyuncaklara benzerdi... Üstündeyken sonsuz bir heyecan, dışındayken anlamsız bir boşluk hissederdiniz... Lunapark'ta hayatı biriktiremezdiniz... Yalnız çapkınlıklar ya da çapkın yalnızlıklarda da hayatı biriktiremezdiniz... Hayatı biriktiremediğiniz için, Sevgililer Günü'nde yalnızlık biriktirirdiniz...
Yalnız çapkınlar, önceki gece dışarı çıkacak hiç kimseleri olmadığı için yalnız değildiler... Muhtemeldir ki her birinin biraz zorlasa dışarı çıkaracak mutlak bir refakatçisi çıkacaktı... Mesele dışarı çıkmak için bulunacak bir refika meselesi değildi... Mesele, o özel gecede ruhunun içine alabileceğin o özel kişiyi bulma meselesiydi... Çapkın yalnızlıklar, ya da yalnız çapkınlıklar önceki gece ofsayda düştüler... Özellikle kadınlar, çapkın bakışlardan tedirgin oldular... Yalnız çapkınlıkların, sadece yalnızlık biriktirdiğini fark ettiler... Her halükarda, fırlatılan çapkın bakışlar yerine, ruhuna aidiyet verebileceği bir kişiyi istediler... Sahiplenilmeyi ve sahip olmayı arzuladılar... Gece lunapark oyuncaklarına benzeyen yalnız çapkınlıkların gecesi değildi... Bir geceliğine de olsa, İstanbul'un mekânlarında aşk, lunaparktaki oyuncaklarından daha sahici çıkmıştı...
|