İTO Başkanı Yalçıntaş, "Medeniyetlerin çatışmasına karşıyız. Ancak karikatür krizi yüzünden üyelerimiz Danimarka ürünlerinden boşalan rafları doldurmak için Suudi Arabistan'a mal gönderiyor" dedi.
15 Mart'ta İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanlığı'ndaki ilk yılını dolduracak olan Murat Yalçıntaş ile bir yıllık icraatını ve ekonomiyi konuştuk...
* İTO'nun büyüklüğünü düşünecek olursak, bu koltuğa oturmanın yükü sanki çok ağırmış gibi duruyor... Bütçemizi düşünün, 85 trilyondan fazla.
* TL konuşuyorsunuz bakıyorum... Fark ettiğiniz gibi biraz muhafazakarım, hızlı bir şekilde adapte olamıyorum. 85 milyon YTL tabii ki. 350 bin tane üyemiz var. Bu bizi Madrid ve Paris'ten sonra dünyanın üçüncü büyük odası yapıyor. Türkiye'nin vergisinin yüzde 44'ünü bizim üyelerimiz ödüyor. Türkiye ihracatının yüzde 46'sını bizim üyelerimiz yapıyor. Toplam gayri safi milli hasılamıza bakarsanız eğer üyelerimizin, 100 milyon dolardan fazla. Bu da bizi 25 AB üyesi ülkenin 8'inden daha büyük yapıyor.
* Anlattığınız büyüklükler, oturduğunuz koltuğun yükünün ağırlığını daha da perçinliyor. Sizi ürkütmedi mi ilk başta? Yok, ürkütmedi. Zaten kendimi bildim bileli hep örgütlerin, derneklerin içinde oldum. İTO'nun son 11 yıldır meclis üyesiydim. Başka türlü olsaydı, mecliste olmamış olsaydım zaten arkadaşlar beni bu göreve getirmezdi.
* İlk yılınızda verdiğiniz sözleri yerine getirdiniz mi? Göreve geldiğimizde bir vizyon çizdik. Hizmetlerimizin temeli üye odaklı olacak dedik. Dünya değişiyor, ticaretin şartları değişiyor. Eğer biz üyelerimizin şartlarını bu değişime uyduramazsak, üyelerimiz rekabetçiliklerini kaybedecek dedik ve üyelerimizin global ticaretin şartlarına uyum göstermesi için çalışmalar başlattık.
* KOBİ'ler için ne yaptınız? Size birkaç örnek verebilirim. Madrid Sanayi ve Ticaret Odası'ndan bir eğitim programı aldık. Hiç ihracat yapmamış olan 20 tane küçük ve orta ölçekli şirketi (KOBİ) ihracatçı hale getirdik. Şimdi bunu çok daha genişletmek için çalışmalara başladık. 20'yi 40, 40'ı 80 yapalım istedik. Tabii bu yetmez. Bunu Anadolu'ya yayıyoruz şimdi. 5 ildeki odayla temasa geçtik, şimdi onlar illerindeki KOBİ'leri ihracatçı yapıyor.
KOBİ DIŞA AÇILIYOR
* İstanbul'da işe yaradı mı bu? Yaramaz olur mu? Şu anda ilk 20 şirketten 10'u ilk kez hayatlarında ihracat yapmaya başladı. Bir örnek daha vereyim size. KOBİ'lerin ihracat yapamamasının ardındaki önemli sorunlardan biri finans sıkıntısı, diğeri de araştırmageliştirmeye yatırım yapamadığı için katma değeri yüksek ürün üretemiyor olmasıydı. Avrupa'ya bakıyoruz, özellikle Almanya'ya. Orada KOBİ'lerde belli bir finansal birikim var, ucuza para bulabiliyorlar. Ar-Ge'ye yatırım yaptıkları için ürünlerinin katma değeri yüksek. Ama onların da sıkıntısı var, çünkü pazar doymuş. Bir diğer sorun da, aile şirketlerinde ikinci ve üçüncü nesil şirketi devralmak istemiyor. Biz dedik ki o zaman, Almanya'da en az 60 bin Türk asıllı Almanlar'ın kurduğu KOBİ var. Buradaki Türk KOBİ'lerle Alman KOBİ'leri evlendirelim. Ortada da Türk asıllı Avrupalılar'ın KOBİ'leri olsun. Bir araya gelsinler, hem bizim KOBİ'lere pazar imkanı olur, hem onlara AR-Ge ve markaya ulaşma imkanı olur. Alman KOBi'lere de genişleme imkanı olur. Bunun için defalarca Almanya'ya ve Belçika'ya gittim. Çalışma son hızıyla devam ediyor. Hatta bunun için Hannover kentinde bakanlığımızın EXPO 2000 binası var. 7 senedir o binaya bir çivi bile çakılmamış. Hırsızlar girmiş, her şeyi alınmış, camları gitmiş, çatısı akıyor. Biz o binayı şimdi kiralayacağız ve bu iş için merkez yapacağız. Türk KOBİ'lerini Avrupa'ya bu binadan açacağız. 2007 Hannover fuarında ilk kez Türkiye partner ülke oluyor, bunu da İTO sağladı. Biz şimdi 2007'yi Almanya'da Türk yılı yapıyoruz. Dolayısıyla bu şekilde KOBİ'leri batıya açıyoruz.