|
|
|
|
|
|
Ünlüler kaçar paparazzi çeker
Magazinle ne sevdamız bitecek gibi ne de kavgamız. Malumunuz magazin basını hem çok takip ediliyor, hem de özellikle son günlerde acımasızca eleştiriliyor. Halbuki sor vatandaşa; Deniz Akkaya kiminle berabermiş, kim kime ne demiş şakır şakır anlatsın. Peki, magazin sadece 'Kim kime ne dedi?' 'Kim kiminle nereye gitti'den mi ibaret? Anlayacağınız haftanın konusu; magazin.
* AYŞE: Magazini çok seven ve sevdiğini inkar etmeyen biri olarak size soruyorum; magazin sevmek ayıp bir şey midir? Magazin nedir?
* HINCAL: Magazinin ne demek olduğunun farkında olmayanların başında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkük'ün geldiğini gördüm. Abdi İpekçi ölmeden önce Milliyet'te Yılmaz Çetiner'e verdiği röportajda; idealindeki gazeteyi anlatırken, bu gazetenin iki bölüm olduğunu söylemiş. Haberler ve yayından oluşan birinci bölüm ve magazinden oluşan ikinci bölüm. Yani Abdi İpekçi gibi Türkiye'de gazeteciliğin gelmiş geçmiş en önemli ismi, gazete kurucusu dahi "Gazetenin yarısı magazindir" diyor. Ama Ertuğrul'un yanılgısı şurada; Abdi Bey'in zamanındaki magazin denen sayfalara baksın, bir de bugünkülere baksın.
'HABER DEĞERİ VARDI' * Eskiden magazin nasıldı ki? Eskiden magazin, gazetenin haber dışındaki yani uluslararası dilde 'back of the book', arka taraf denilen sayfalardı. Kültür ve sanatla başlardı magazin. Siyaset, polisadliye, spor ve ekonomi dışı hafif konular dediğimiz (ki bence değil) hepsi magazinin içindeydi. Yani bir sağlık yazısı, tiyatro eleştirisi, sinema yazıları, moda, yemek, her şey magazinin içindeydi. Bugün bildiğimiz 'o onla gitmiş', 'şu şunla şöyle yapmış' küçük bir bölümüydü magazinin ve haber değeri taşıyordu.
* 'Şu şunlaydı' tonunda yazılar ne zaman haber değeri taşıyor? Doğruyu yazarsan haber değeri vardır. Ama birisinin rastgele bir resmini bulup; sağındaki solundaki adamları keserek 'Hıncal'la Ayşe birlikte' yazarsan bu palavra!
'ABDİ İPEKÇİ GÖRSE...' * Yani başa dönersek, sizin magazin tarifiniz... Bugün yayınlamak zorunda olmadığın... Çünkü; magazinin esprisi yarın da yayınlayabilmendir.
* Ama bugün öyle olmuyor. Magazin haberini bir gün geç yayınlama gibi bir şansın yok. O zaman diğer gazetelerin magazin servisleri haber atlatır, sen şaşar kalırsın. Bugün magazincilik çirkinleşti, ucuzlatıldı. Reina'nın kapısında dur, girenin çıkanın resmini çek. Galalara, kokteyllere git; kim geldi, kiminle geldi, el ele mi geldi çek. Bunun dışında bana bir magazin sayfası haberi gösterebiliyor musun? Abdi İpekçi bugünkü magazini görse mezarında fırıldak gibi döner.
'GÜLÜYORUM' * Peki medyaya dayanarak şöhret olanların sonra medyadan köşe bucak kaçmasına ne diyorsunuz? Ben bir sahne sanatçısıysam, mankensem yani 'show bussiness'ın içindeysem meydaya şiddetle ihtiyacım var. Çıkana kadar değil, asıl orada kalmak için ihtiyacım var. Niye kırasın medyayı, gerizekalı mısın? Ama öyle yalan yanlış şeyler yazıyorlar ki! Geçen sene Türk magazin basınına göre elli kere Ece Gürsel'le birleştim, ayrıldım. Gülüyorum okurken artık kızmıyorum. Bizim birinci günden beri "Ece Gürsel'le aramızda aşk durumu yok, seks durumu yok. O da operadan, baleden hoşlanıyor. Beraber kalkıp geziyoruz" dediğimiz halde gelip "Çoktandır ayrıydınız, nasıl birleştiniz?" diye soruyor. Ne zaman birleştik ki, ayrılalım!
'ÖZEL HAYAT HABERDİR' * Bazı ünlüler 'beni işimle çekin, özel hayatımla çekmeyin' diye yakınıyor. Üzgünüm ama ünlüysen merak edilirsin. Siz ne dersiniz; ünlülerin özel hayatları haber midir? Değil midir? Ünlülerin özel yaşamlarının haber olduğuna inanıyorum. Dünyanın her yerinde haberdir. Kapıcı Mehmet'in karısının hayatını kimse merak etmez. Liz Taylor'ın özel yaşamını herkes merak eder. Önemli olan doğruyu yazması.
* Bütün suç paparazzilerin mi? Haber olmak için her türlü taklayı atan bazı ünlülerin ya da düzenin hiç mi suçu yok? Paparazzi bu işte en günahsız kişi. Şefi de onu istiyor, genel yayın müdürü de. Ne yapsın çocuk? Düşünsenize, haberin doğru olmadığını bilen otuz senelik arkadaşımın gazetesinde benim haberim çıkıyor. Niye? Çünkü umursamıyor.
'YALAN SATIŞ TEHLİKELİ' * Çünkü ünlüyü koydun mu satarsın. Bu tüm dünyada artık böyle. Misal; Amerika'da Lindsay Lohan fırtınası esiyor. Lindsay her hafta onlarca haberi yalanlatıyor. Ama magazin dergisinin kapağında o olunca, yok satıyor. Yalan ya da doğru... Yalanla satmak tehlikeli bir satıştır. Üç gün satarsın ama döner vurur seni. Türkiye'deki ünlüler rahibe hayatı, rahip hayatı yaşamıyorlar ki. Bul! Bulamıyorlar çünkü masraflı.
* Ne demek masraflı? Samantha Fox Türkiye'ye gelmiş, Gökhan bilmemneyle geceyi geçirmiş. Nerde? Samantha Fox oradan çıkarken neden bir araba peşine takılıp nereye gittiğine bakmıyor? Avrupalı paparazzi, öldüğü yere kadar peşine takılıyor.
* Aman şimdi de "Sonumuz Lady Diana'ya benzeyecek, hayatımızla oynuyorlar" diye ağlarlar valla. Şimdi ünlünün kaçmak hakkıdır. Ünlü oldum diye popomu açıp gösterecek değilim. İsmi üstünde özel yaşam; saklanırım! Ama senin de gazeteci olarak çekmek hakkın, görevin. Sen de yakalar resmimi basarsın, bastığın için kızmam. Ne zaman kızarım? Yalan yazarsan! Hıncal Uluç'la Ece Gürsel'in bir dergi çekimi için yayımlanmış fotoğrafından, 'Hıncal Uluç Ece Gürsel aşk efsanesi' yaratılıyor!
* Hem de nasıl. Hâlâ insanlar buna inanıyor valla.
Hıncal Uluç - Ayşe Özyılmazer
|
|
|
|
|
|
|
|
|