|
|
Başörtüsüne sokak müfettişi dönemi
Danıştay 2'nci Dairesi'nin kararı Türkiye'nin demokrasi tarihinde yeni bir dönüm noktası olarak değerlendirilmeli. "Kamusal alan" devlet daireleri, üniversiteler, askeri alanlardan sokaklara taşıma anlamını içeren bu kararı, demokrasiye birazcık saygısı olan insanların içine sindirmesi mümkün değil, olamaz. Karar, kadına karşı ayrımcılığın en çarpıcı örneklerinden biri olarak hukuk tarihimize geçme özelliği taşıyor. Gazetelerde okumuşsunuzdur. Danıştay 2'nci Dairesi, Gölbaşı Bayrak Anaokulu Müdürlüğü'ne atanan ve başı kapalı kimlik göstererek okula girmek isteyen Aytaç Kılıç'ın okula alınmaması kararını hukuka uygun buldu. Bu karar şu anlama geliyor. İnancı gereği başını örten biriyseniz, ekmek parası için okulda başınızı açmanız yetmez. Yasak kararı, mainstream medyanın havaalanındaki bikinili kadın posterinin kaldırılması kadar ilgisini çekmedi. Oysa, bu kararın manşetlere çekilmesi, insanların özel yaşamına bu boyutta müdahale hakkını kimin, hangi güçten aldığının sorgulanması lazımdı. Kamu görevlisi olarak hizmet veren bir kişinin, görevi sırasında inançlarını dışa vuracak giysilerden kaçınması kuralını bir noktaya kadar anlayabilirsiniz. Ancak, bu kamu görevlisinin görev bittiği andan itibaren nasıl giyineceğine, nasıl davranacağına karışamazsınız. Bu çifte standarttır, kabul edilemez. AK Parti, demokrasi, insan hakları, herkese eşitlik söylemiyle iktidara geldi. Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçimi, iktidarın tadı AK Parti'ye bu söylemlerini unutturdu. AK Parti kadroları, "Merkez partisi olma" savını fazla ciddiye aldı ve geçmişin ANAP'ından, DYP'sinden farksız bir hale geldi. AK Parti'nin şu anda başı örtülü kadınlara gösterebileceği bir tek mazereti yoktur. Avrupa Birliği'ni hedeflediğini ileri süren bir ülkede, bu kararı herhangi bir şekilde izah edemezsiniz. Yakında, kamu görevlilerini sokakta çevirip başörtüsü denetimi başlarsa şaşırmayalım. Böylesi bir tepkisizliğin, vurdumduymazlığın sonu bu olur herhalde.
|