| |
Hem özgürlük hem saygı
Karikatür krizinin en önemli sonucu Batı'yı düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ile inançlara ve kutsallığa saygı arasındaki sınırları belirleme arayışına yöneltmesi oldu. Batı medyasında bu konudaki tartışmalar giderek yoğunlaşırken, AB Komisyonu da "rehberlik" görevi üstlenmeye hazırlanıyor.
Başbakan Erdoğan, El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada, özgürlüklere karikatür kriteri getirilmesini önerdi: "Her alanda bir sınır var. Önce bu belirlenmeli, tanımları yapılmalı ve o sınırda durulmalı." Avrupa'da Erdoğan'ın bu görüşünü, kaygısını ya da önerisini paylaşanlar hızla artıyor. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac "İfade özgürlüğü cumhuriyetimizin temellerinden birini oluşturuyor ama bu özgürlük aynı zamanda hoşgörü ve tüm inançlara saygı değerleri üstünde yükseliyor" dedi. AB Dönem Başkanı Avusturya adına konuşan Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, "İfade özgürlüğüyle çok dikkat edilmesi gereken bir sorun olan dinsel duyarlılıklara saygı arasında bir denge bulmak zorundayız" açıklaması yaptı. AB Komisyonu'nun Adalet ve Güvenlik Komiseri Franco Frattini daha somut bir adım attı: "Basın gelecekte bu tür krizlerin önlenmesi için bir ortak davranış kodu oluşturmayı düşünmeli. Böyle bir metin ya da kurallar demeti, medyayı dini konulara yaklaşımlarında daha ihtiyatlı ve titiz davranmaya yöneltebilir. AB olarak biz yardıma hazırız." Avrupa basınında da çok yoğun biçimde tartışılan bu "sihirli denge" nasıl bulunacak? Biz özellikle Fransa'nın dinler ve sorunlarıyla ilgili tek yayın organı olan "Le Monde des Religion"un yayın yönetmeni Frederic Lenoir'ın yaklaşımını ilginç bulduk. "Sorumlu olmak yalnızca yasalara saygı göstermek değildir" diyen Lenoir bakış açısını şöyle anlatıyor: "Laik ve demokratik bir toplumda inançlar ve dinsel davranışlar da mizahi eleştirinin dışında bırakılamaz. Ancak bu özgürlük, bir dini inancı yaralamak ya da yanlış tanıtmak hakkını vermez. Ben de dinle bağlantılı karikatürler yayınlıyorum. Örneğin küçük yaştaki erkek çocuklara cinsel tacizde bulunan rahiplerle ilgili epey karikatür bastım. Ama Hazreti İsa'yı cinsel tacizci olarak gösteren bir karikatürü hiçbir zaman yayınlamam. Çünkü o zaman tüm Hıristiyanlar'ın potansiyel cinsel tacizci oldukları mesajı vermiş olurum. Aynı şekilde fanatik hahamlar ve imamlarla ilgili karikatürler de yayınladık. Ne var ki, Hazreti Muhammed'i bomba patlatırken ya da Hazreti Musa'yı Filistinli bir çocuğu öldürürken gösteren bir karikatüre asla izin vermem." Nasıl, son derece mantıklı, günlük sorunlar ile kutsallık arasındaki çizgiyi somut biçimde çizen bir yaklaşım değil mi?
İslam'a yeni sorumluluk Karikatür krizinde -şiddet olayları hariç- haklı tepkisiyle Batı'yı değer yargılarını yeniden düşünmeye zorlayan İslam toplumunu da bundan böyle daha ağır bir sorumluluk bekliyor. Hem medeniyetler barışı, hem de iç barışı için... Örneğin Aşure Günü törenlerinde Pakistan'da, Afganistan'da Şiiler'e yönelik saldırıların İslam'la ilgisi var mı? Aşure Günü, Hazreti Muhammed'in armağanı değil mi? Örneğin New York, Londra, Madrid ve İstanbul'daki saldırılardan sonra da böyle kitlesel tepki gösterilmesi gerekmiyor muydu? Örneğin Hollanda'da yazar ve yönetmen Theo Van Gogh'u öldüren köktenci Muhammed Buyeri'nin mahkemede "Hazreti Muhammed bize İslam'a saldıranların kafasını kesmemizi emrediyor" ifadesinden sonra da tüm Müslümanlar'ın topluca ayağa fırlamaları gerekmiyor mu? Ya Zarkavi'nin kamera önünde vahşi infazlarında? Son söz olarak biz, karikatür krizinin medeniyetler çatışmasını değil, dinler ve inançlar arasında diyalogu tetikleyeceğine inanıyoruz. Kimbilir belki de bu sayede ilerde patlak verebilecek çok daha vahim krizlerin önüne geçilmiş oldu...
|