Metal yorgunu
"Batı ile Doğu" arasında "Medeniyetler Savaşı" olmasın diye "Köprü ülke" kıvranıyor. Canım köprü ülkem benim. Hep kıvranıyor. Kendi "medeniyetler savaşı" nı, "din savaşları" nı, "etnik savaşları" nı taksit taksit "iç savaşlar" olarak yürütmekten yorgun, bir türlü bitiremediği için hep gergin köprücüğüm. Dünyaya akıl verirken kendi aklını sık sık kaybeden, kafası karışık üst geçidim. Elaleme medeniyetler uzlaşması, farklı kültürlere saygı, dışlamama, "İslam dünyasında demokrasi... Hem Müslüman hem laik..." modelleri sunarken, kendi vatandaşını ne yapacağını bilemeyen yaya geçidim. Doğu'da Batılı, Batı'da Doğulu muamelesi gördüğü yetmezmiş gibi, halkını da aynen öyle tasnif eden tüp geçidim. Mertliği, yiğitliği, cesareti, kahramanlığı, efeliği, kısaca erkekliği namlı olduğu için, iç savaşlarından en kadimini de, zaten her vesileyle hırpaladığı "kadınları" üstünden yürüten viyadüküm. "Kadınlar" değil de "kadınları" dedim; çünkü iki cephenin en keskin erkeklerinin de, çok bilmiş kadınlarının da geri kalanları "iradesiz" sandığı ve elhak öyle kıldığı hemzemin geçidim.
Danıştay karar verdi: Bir anaokulu müdiresinin, okulda başı açık görev yapmasına rağmen sokakta, evde "zaman zaman türbanlı olduğu" gerekçesiyle, müdürlük yapamayacağını belirtti. 1. Müdirenin başı, atandığı anaokuluna ilk gelişinde açıktı; ama kimliğindeki fotoğraf türbanlıydı. 2. İçeri alınmadı. Soruşturma başlatıldı. 3. Başka bir ilkokulda öğretmenliğe atandı; "aylıktan kesme" cezası aldı. 4. Öğretmen mahkemeye başvurdu. İdare Mahkemesi onu haklı buldu. 5. O mahkeme üyeleri de elbet aynı Anayasa'yı, kanunları biliyordu. 6. Ama karar verirken, "hukuk yorumu" nu sadece bir kimlikteki fotoğrafa ve kimi tanıklıklara dayanılarak verilen idari cezanın haksızlığına dayandırdı. 7. Danıştay ise, "Dışarıda başını örtmesi muhtemel" başı açık bir öğretmenin dahi, yaşı küçük öğrenciler ile rejim için tehdit olacağı değerlendirmesinde bulundu. Sadece öğretmeni değil, İdare Mahkemesi'ndeki "adalet anlayışı" nı da haksız buldu. 8. Elbette şu önemliydi: Öğretmenin alınmadığı anaokulu askeri garnizon içindeydi! 9. Bir ilkokuldaki öğretmenliği münasip görülürken oradaki anaokulunda "tehlikeli" bulunmuştu.
Bakın, bu ülkede bu "fazladır". "Üniversitede okuyacaksan, kamu görevinde çalışacaksan başını açmalısın" denen insanların, yolda, evde nasıl giyindiklerini kovalamak... "YAŞ kararları" yla ordudan atılma gerekçesi bile sayılan "başörtülü eş" meselesini, adeta tüm kamusal hayata yaymak... Açık suç işlemedikleri takdirde (bazen işledikleri takdirde de) erkekler her işi yapıp her mevkie gelebilirken, kadınları "peşin suçlupeşin mahkum" ilan etmek... Garnizon mantığını tüm kamusal alanın, tüm kamusal görevlerin, sokakların, yolların, muhbirlerin, dedikoduların, hatta özel alanların "temel kuralı" haline getirmek fazladır. "Dışarıda başını örttüğü söylentileri olan" bir kadın öğretmeni başı açıkken dahi "minik çocuklar" için tehlikeli bulmak, ülkede belki bazıları varlıklı, ama çoğu mütevazı, yoksul ailelerin kadınları olan on binlerce anneye, çocuklarını her anne gibi seven, sakınan, kendince yetiştirmeye çabalayan on binlerce kadına "Siz tehlikesiniz" demektir. Bunu hukuk haline getirmek, bir adaletsizliği adalet sanmak, "kamusal hayatın raconu" kılmaktır. Bir nevi "Medeniyetler Savaşı" dır. Ayıptır, yazıktır, iticidir, inciticidir, kırıcıdır, kışkırtıcıdır! "Köprü" nün büyük şaşkınlığıdır; "metal yorgunluğu" dur. Kendini kendi ayağından, kendi "vicdanı" ndan vurduğunun resmidir.
|