| |
|
|
Yazık değil mi Trabzon'a?
Sabah çok önemli bir "gazetecilik sezgisiyle", haftalardır Trabzon'u tartışıyordu. Gökdeniz-Fatih Tekke olayı ile başlayan, ardından kentteki devlet zafiyetini gösteren haberlerimiz olacakların işaretçisi gibiydi. Bizim "Trabzongate" başlığını attığımız günün ertesi Trabzon bombası patladı. Bir papazın öldürülmesiyle birlikte "pislikler" ortaya döküldü. Kentte çeteler kol geziyor, fuhuş mafyası, çocuk mafyası ve çeteler terör estiriyordu. Emniyetin üst düzeyinden birileri ise bunlarla "yasal ortaklık" halindeydi. Diğer gazeteler Sabah'ın bu üstün haberciliği karşısında sadece "nal topladılar", bizi günlerce geriden takip ettiler. Tek rakip olarak gördüğümüz Hürriyet bile Sabah'ın manşetlerini ancak günler sonra atabildi. Bunları hep yazdık ama galiba işin bir yönünü arkada bıraktık: "Karadeniz'in bu en büyük kenti, mert insanların diyarı neden bu hale gelmişti?" Elbette bir devlet zafiyeti söz konusu ama temelinde daha derin sorunlar var. Trabzon, daha doğrusu Doğu Karadeniz "ekonomik olarak çöküyor" ve kimse umursamıyor. Bölgede büyük bir "umutsuzluk" hakim. İran'la olan ticaretin yok olmasıyla bölgenin iki büyük limanı bomboş. Bir dönem gemilerin giremediği Trabzon ve Hopa limanlarında in cin top oynuyor. Bir dönem umut olan Sarp Kapısı, Gürcistan'ın iç sorunları nedeniyle artık fayda sağlamıyor. Yatırım yok, açılan bir fabrika, bir tesis yok. Sanayi yok. Bölgeden büyük kentlere büyük bir göç var. Trabzonlu zenginlerin bölgeye ilgisi "platonik" düzeyde. Bölücü örgütler, yabancı ajanlar boşuna mı bölgede cirit atmaya çalışıyor. Yara büyük. Birileri kaşımak istiyor. Ve işin vahimi bölgeden sık sık Başbakanlar, Bakanlar çıkıyor ama mum dibine ışık vermiyor. Doğru, Trabzon'da şiddet var. Ama nedenini kimse aramıyor.
|