ExxonMobil, Shell ve BP'den oluşan dünyanın en büyük üç petrol şirketinin 2005 kârları açıklandı. Şirketlerin toplam kârı 78 milyar dolar oldu.... 300'den fazla şirketin hissesinin işlem gördüğü İMKB'nin toplam piyasa değeri 163 milyar dolar. Şirketlerin toplam kârının 12 milyar dolar olması bekleniyor.
Başta Avrupa olmak üzere birçok gelişmiş ülke ekonomisi artan petrol fiyatlarına çözüm yolu ararken petrol şirketleri kâr rekoru kırıyor. En büyük üç petrol şirketi olan Exxon- Mobil, Shell ve BP'nin 2005 yılındaki toplam kârı 78 milyar dolara yaklaşıyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın toplam piyasa değeri 164 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Bu da üç petrol şirketinin İMKB'nin piyasa değerinin yarısı kadar kâr ettiğini gösteriyor. IMKB'de işlem gören şirket sayısı 300 civarında. Bu şirketlerin 2005 yılının ilk 9 ayındaki kâr rakamlarının toplamı ise 9 milyara yakın. Bir yıllık toplam kârın da 12 milyar dolar seviyesinde çıkması bekleniyor. 12 milyar dolar üç petrol şirketinin kârının yedide biri demek. Petrol şirketlerinin bu rekor kârlara ulaşmasını sağlayan faktör petrol fiyatındaki artış.
KASIRGA FİYAT YÜKSELTTİ 2005 yılı başına 40 dolardan başlayan bir varil petrolün fiyatı bugünlerde 60 doların üzerinde bulunuyor. Petrol fiyatları 2005 yılında en yüksek seviyesine, Katrina ve Rita kasırgalarının etkisiyle 30 Ağustos'ta ulaştı. 30 Ağustos'ta uluslararası borsalarda petrol fiyatı 70.85 doları gösteriyordu. Petrolün fiyat artışından en büyük kârı sağlayan devler fiyat artışından da en çok sorumlu tutulan kesimlerin başına geliyor. Petrol piyasası analistleri dev şirketleri yeterince kapasite artışı sağlamadıkları nedeniyle suçluyor. Rafineri kapasiteleri artmadığı için de petrolün fiyatının baskı altında kaldığı belirtiliyor. En çok örnek verilen ülke ise dünyanın en büyük ekonomisi ABD. Enerji Ajansı verilerine göre ABD'de 1976 yılınan bugüne kadar inşaa edilen bir tane bile petrol rafinerisi bulunmuyor. Yeni rafineri yapılması bir yana 1980'lerde 300 olan rafineri sayısının 150 civarına indiği söyleniyor. Kapamaların gerekçesi ise yeterince kârlı olmayışları. Rafineri olmayınca da üretim artışları sınırlı kalıyor. Bu nedenle talepteki sınırlı artışlar bile petrolün fiyatını kolaylıkla daha üst seviyelere çekebiliyor.
GEÇMİŞ KRİZLERDEN FARKLI Rafineri yatırımı yapmayan şirketler kârlarıyla ya kendi hisselerini borsadan satın alıyor ya da yüksek oranlı kâr payları dağıtılması yoluna gidiyor. Ancak bu kâr payları da tepkiyi dindirmiyor. Üstelik petrol devlerinin yüksek kârlarına tepki gösteren sadece bireyler değil. Geçtiğimiz yıl çeşitli ülke hükümetleri de bu kârlara tepki göstermişti. Hatta Fransa benzin fiyatlarında indirim yapmazlarsa şirketlerden ekstra vergi alacak düzenlemeler yapabileceğini açıklamıştı. Bunun nedeni petrolün artık hayatımızın vazgeçilmez hammaddelerinden olması. Sadece otomobilde kullanılan benzin veya ısınmada kullanılan yakıtlar değil plastikten gibi birçok petrol yan ürünü de fiyatlardaki artıştan etkileniyor. Ayrıca gerek toplu taşıma gerek de uluslararası taşımalar artan yakıt fiyatlarını tarifelerine yansıtmak durumunda kalıyor. Bu nedenle herkes petrol fiyatlarını yakından takip etmek zorunda kalıyor. Aslında dünya ekonomileri petrol kaynaklı krizlere ya da fiyat artışlarına yabancı değil. 1970'lerde de benzer krizler sonucunda fiyatlar yükselmiş ve ekonomiler büyük yarar görmüştü. Ancak analister bugünkü durumu 1970'lerdeki krizlerden ayrıştırıyor. Geçmişteki krizlerin arzdaki yani petrol üretimindeki azalmadan kaynaklandığını kaydeden uzmanlar bugün ise talep artışının fiyatları yukarı çektiğine dikkat çekiyor. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin petrol talebi petrol piyasasında sıkışmaya yol açıyor.