Pimpirikli küçük burjuva...
Elbette Hz. Muhammed'in karikatürlerine, İslam dünyasının gösterdiği tepkinin vardığı son boyutlar vahimdir... Elbette, öfke çığırından çıktıkça, düşmanlıklar daha da bilenecek, şiddet daha da artacaktır... Elbette, karikatürün utanmazlığına ve saygısızlığına, karşı çıkılırken, her tarafın yakılıp yakılması, bir felakettir... Yeni gelecek felaketlerin habercisidir... Elbette, Trabzon'daki Katolik papazını öldürmek, bu ülkeyi dinamitlemekle eşdeğerdir... Elbette suikast, aynı dinlerdeki insanları, hiç olmazsa bir süredir, sevgi ve sevecenlik içinde yaşatan bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür...
Peki, Müslüman dinin peygamberinin karikatürünü yapmak, onu patlamaya hazır bombalarla göstermek nasıl bir provokasyondur?.. Danimarkalı gazetenin editörü, hangi utanmazlıkla, "Bu konu bir basın özgürlüğü konusudur" diyebilmektedir... İnsanlık tarihinin bir elin parmağını geçmeyecek kutsal inancını, karikatürize edebilmek hangi basın özgürlüğüyle açıklanacaktır?.. Bakkal Mehmet Efendi'nin mi karikatürü yapılmaktadır, yoksa Hz. Muhammed'in mi?.. Bu ne ince bir provokasyondur?..
Acaba şu anda dünyanın batılı metropolleri ne düşünmektedir?.. Elçilikler yakılırken, insanlar saldırırken, şiddet her tarafa ölümcül etkisini yayarken?.. Biliyorlar mı ki, bu infialin esas nedeni karikatür değildir... Biliyorlar mı ki, 11 Eylül'den bu yana, hakir gördükleri ve hakir gösterdikleri insanları, ısıta ısıta, kaynama noktasına getirmişlerdir?.. Melting pointi laboratuvarlarda sınayanlar, hayat karşısında iflas etmişlerdir!.. İnsanları, Müslüman diye hakir görenler, medeniyetlerin dışına itenler, silip süpürmeye çalıştıkları insanların gadrine uğramışlardır... Her saldırının altında, esmer Müslüman surat arayan, kurt köpeklerini terörist arıyorum diye o insanların üzerine salan, televizyonlarda, gazetelerde, filmlerde, belgesellerde, kara kara insanları, karartı olarak gösteren bir endüstri, biliyor mudur kendinin fitilini ateşlemekte olduğunu?.. Memnun mudur şimdi kara diye nitelediği insanların, dinlerken haykırışlarını, izlerken saldırılarını, görürken yakıp yıktıklarını?.. Hoşuna gitmiş midir, süslü püslü endüstrinin, ayağa kalkan yüz milyonlarca insanın öfkeyle kabaran seli?..
Hayat sadece "terörizme karşıyım" demekten mi ibarettir?.. Hayat bu kadar basit ve tekdüze midir?... Çiğnenen onurların, yıkılan hayatların, adam yerine konmayan insanların ayağa kalkışlarındaki şiddete karşı çıkarken, hep sonsuz bir konformizm içinde terörizm martavalı mı okunmalıdır?.. Hep "terör nereden gelirse gelsin" gibisinden aşırı konformist, hayatı ve insanı algılamakta sonsuz uzak mı kalınmalıdır?.. Hep bir pimpirikli küçük burjuva tavrı mı sergilenmelidir, papağanların söylediği tekerlemeleri tekrarlamak uğruna?..
Terörizm ve şiddet rezil bir şeydir... Rezil olduğu gibi yapanı da rezil eden bir şeydir... Ama, hayatın her alanına, sadece "kahrolsun terörizm" diye yaklaşmak mümkün değildir... Hayat ancak olması gerektiği gibi devam ederse, terörizm olmaz... Hayat, çiğnenen onurlar olmazsa, yıkılan hayatlar olmazsa, adam yerine konmayan insanlar olmazsa, rezil olan terörizmin rezilliğinden kurtulur... Aksi, pimpirikli bir küçük burjuvanın papağan tekerlemesinden ibaret olacaktır... Şiddet nereden gelirse gelsin, falan filan...
|