| |
|
|
Cem Karaca'ya yapılan insafsızlık değil mi?
"Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni bu limana çıkaramazsın" Nazım Hikmet'in unutulmaz dizeleriydi bunlar. Cem Karaca bu güzelim sözleri aynı güzellikte bir ezgiyle evlendirdi, şarkı yaptı ve yıllarca okudu. Sözler Nazım'ındı ama, Cem Babanın yaşamına da kapak gibi oturuyordu.
Sevgiyle kurtuldu Emekle, yürekle, sevgiyle, mücadeleyle daldığı yaşam denizinde kimi zaman kavganın, ihanetin, hoyratlığın dev dalgalarıyla boğuştu. Kimi zaman da milyonların alkışı, hayranlığı, saygısı düşsel bir tahlisiye sandalı gibi yetişip kurtardı onu boğulmaktan.
Biyolojik baba mı? Yorgun yaşadı, yorgun öldü Cem Karaca. Son günlerinde yaşlanmış, yıpranmış bedenini zor taşıyacak hallerdeydi hatırlayın. Duyduk ki; mezarında da rahat ettirmeyeceklermiş onu. Kabrini açıp, deşeleyip çürüyen et ve kemiklerinden parçalar alacaklarmış tahlil için. DNA testi yapılacak; "Emrah onun gerçek oğlu mu?" böylelikle anlaşılacakmış.
Mal da yalan! İri kıyım laflar eden yakınlarına kanmayın. İşin aslı mülkiyet tutkusuyla ilgili. Emrah gerçek oğulsa, Bakırköy sahilindeki Cem abiden kalan apartman dairesi onun olacak. Yok eğer gerçek evlat değilse daire son eşinin, İlkim Karaca'nın malı olacak.
Yakışmadı Daha fazla kurcalayıp, bir pazar gününüzü kezzaplamak istemiyorum. Ama hepimizin ortak değeri olan Cem Karaca'ya reva görülene isyan etme hakkımız da var. Hem bir aile dostu hem de bu ülkenin herhangi bir yurttaşı olarak söylemeliyim ki; "Yakışmadı İlkim Karaca, yakışmadı Emrah Karaca"
Siz ancak Anlaşıldı ki siz onun aziz hatırasını; çınarlı, kubbeli, mavi limanlara filan çıkaramazsınız. Siz ancak ve ancak, o dev yürekli adamın topraklaşmış bedenini, mezarından dışarı çıkarabilirsiniz. İşte bu yüzden yakışmadı arkadaş. Size yakışsa da, Cem Babaya hiiç yakışmadı.
|