| |
Kapımızdaki tehlike
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun İran nükleer dosyasını BM Güvenlik Konseyi'ne havale etmesiyle, yanı başımızdaki kriz sonuçları kestirilemeyecek boyutlara taşındı. Sadece İran halkını değil, Türkiye dahil tüm bölgeyi zorlu günler bekliyor. Zira İran asla pes etmemeye kararlı...
"İran'ın nükleer programının sadece barışçıl amaçlar taşıdığından kuşkuluyuz": Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Mısırlı Muhammed El-Baradey'in bu cümlesi, hem beklendiği, hem de korkulduğu gibi İran'ın nükleer programını BM Güvenlik Konseyi'ne havale etti. UAET Yönetim Kurulu kararında El-Baradey'in Güvenlik Konseyi için rapor hazırlaması öngörülüyor. Ayrıca Rusya ve Çin'in baskılarıyla UAEK'ın 6 Mart'taki toplantısına kadar İran'a hiçbir yaptırıma başvurulmaması da kabul edildi. Yani, Tahran'daki mollalar rejiminin önünde bir aylık süre var. Ancak İran yumuşama ya da geri adım atma bir yana, Güvenlik Konseyi'ne gönderilirse gemileri yakacağını açık açık duyurdu: "Uranyumu zenginleştirme çalışmalarını derhal başlatacağız. UAEK denetçilerinin nükleer tesislere girişlerini iyice kısıtlayacağız. Tesislerdeki kameraları sökeceğiz." Hepsi bu kadar olsa neyse. Çok daha ağır sonuçlar doğuracak bir tehdidi daha var; onu da nükleer çalışmaların başındaki Ali Laricani şöyle dillendirdi: "Programımızı durdurmaya kalkarsanız, İran'ın da bölgede tüm kapasitelerini kullanmasına kendinizi hazırlayın." Bu ne demek, biliyor musunuz? "Irak'ı daha da karıştırırım. Afganistan'a el atarım. Dahası Kafkaslar'da başınıza çorap örerim." İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın "Bostan korkulukları" diye alay ettiği Batılı güçler bu tehditlere aldırmayıp, 6 Mart'tan sonra BM Güvenlik Konseyi'nden Tahran'a karşı siyasal ve ekonomik yaptırımlar kararı çıkartabilirler mi? O kadar kolay değil. Dahası, kolay olmadığını Ahmedinecad ve mollalar da biliyorlar. Çünkü; BM yaptırımı Rusya için büyük bir pazarı yitirmek anlamına geliyor. İran'la milyarlarca dolarlık silah satışı anlaşması imzalamaya, Tupolev-204 modeli onlarca uçak siparişi almaya hazırlanan Putin'i böyle bir karara razı etmek imkansız denecek kadar güç. Peki, petrol ihtiyacı sürekli artan Çin'in İran "kara altın"ından vazgeçmesi kolay mı sanıyorsunuz? İkisinin de Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip olduklarını hatırlatalım.
Küçücük bir umut ışığı Geriye iki seçenek kalıyor: Ya güç kullanmak ya da İran'ın er geç atom bombasına sahip olmasına kadar gidecek nükleer programına göz yummak. AB ve ABD ikinci seçeneğe asla razı olmayacaklarını açıkladılar. AB'yi g eçin, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra ordularını da, askeri bütçelerini de küçülttüler. ABD ise çıkmak için can attığı Irak'ta örneğin bir Şii isyanıyla (Ahmedinecad'ın Şam ziyareti sırasında Iraklı radikal Şiiler'in lideri Mukteda El-Sadr'la da görüştüğünü unutmayın) iyice batağa saplanmayı göze alma pahasına İran'a askeri operasyon yapabilir mi? Cevabını Bush yönetiminin akıl hocalarından ve Amerikan Yeni Sağı'nın teorisyenlerinden Robert Kagan versin: "İran'ın nükleer programını füze saldırılarıyla yok edemeyiz. Üstelik böyle birşey, İran'ın terörist misillemelerine neden olur. Ya İran'ı işgal edeceğiz ya da rejimin devrilmesini sağlayacağız. Ya da ikisini birden uygulayıp ülkeyi işgal ederek rejimi biz devireceğiz." Bırrrr! Dileriz bu bir aylık sürede İran hiç değilse Rusya'nın "Zenginleştirilmiş uranyumu ben vereyim" önerisine yanaşır da kriz "kıyamet" noktasına gelmeden çözümlenir. Ancak pek iyimser olmadığımızı belirtelim. Çünkü Ahmedinecad kıyametin iki yıla kadar kopacağına, 12'nci İmam'ın, yani Mehdi'nin yakında döneceğine, müminlerin bu dönüşü hızlandırmak için ellerinden geleni yapmaları gerektiğine ciddi ciddi inanıyor. Bir kez daha bırrr!
|