| |
|
|
Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar
Abuzittinciğim, Perşembe sabahı Ankara'da gene kar vardı.. Öyle çok yağmadı ama sabah saatlerinde trafiği bayağı etkiledi. Çünkü kar tanecikleri düştüğü yere yapışıp kalıyordu.. Bereket büyük trafik kazaları olmadı. Bunda, İstanbulluların tersine, Ankaralıların, karlı günlerde arabalarını kullanmaması da rol oynuyor galiba.. Bi de Ankaralılar İstanbullulara göre daha dikkatli araba sürüyorlar. "Bunu nereden çıkartıyorsun?" dersen 34 plakalı araç şoförlerinin başkent caddelerinde nasıl gittiklerini ve nerelere tosladıklarını görüyorum da ondan! Esas diyeceğim, aynı kar, İstanbul da yağsaydı u-uffff hemen TV'ler, yayına başlar, her Köprü başında ve her kavşakta bi muhabir, elinde mikrofon, arka planda yarım santimlik kar, heyecanlı heyecanlı konuşurlardı.. Bu arada İstanbul Valisi de Afet Koordinasyon Merkezi'nin aldığı olağanüstü tedbirleri, sanki kutuplarda buzlar arasında mahsur kalmış transatlantik yolcularına kurtarma operasyonu düzenleniyormuşcusuna anlatırdı. Neyse, o gün (hala perşembeye takılmış durumdayım) hava raporu yorumcuları sabah saatlerinde Ankara'ya kar yağabileceğinden bahsetmediler.. Hatta NTV, "Ankara'da güneş arasıra kendisini gösteriyorsa da sis etkisini devam ettirecek!" derken insanlar arabalarının üzerine biriken karları temizlemekle meşguldüler. Anlayacağın, bu hava tahminlerinde de çok başarılıyız.. Yalnız ufak bi hatamız var o da, o andaki hava şartlarını pek bilemiyoruz.. O kadarcık da olur.. Üzerinde durmamak gerek. Üzerinde durulacak mesele Unakıtan'ın villalarıydı. Sayın Bakan, İstanbul Çamlıca da "sit" bölgesinde kaçak inşa ettiği villalarını yıkacağını açıklayınca umarım bu mesele de kapanmıştır.. Oradaki "sit" kararı yumuşatıldığına göre Sayın Bakan yıktıracağı iki villa yerine dört tane yenisini yapabilir ve artık kimse de "gık" diyemez! Ama benim vicdanım hiç de rahat değil.. Şundan değil, Çamlıca da ki "sit" bölgelerinde inşaat alanları genişletilirken, Türkiye'nin öteki yerlerinde ki "öteki" insanların, tek göz evleriyle, geçimleri için sürdükleri avuçiçi kadar topraklar, ellerinden alınıyor.. Üstelik yüz, ikiyüz yıldan beri bu toprakların sahibi bu köylüler.. Hatta köklerinin 500 yıl geriye gittiğini söyleyenler bile var.. Ama, "biz buraları sit ilan ettik" diyen Devlet mallarını mülklerini ellerinden alıyor.. Acaba Sayın Maliye Bakanımızın veya bi başka büyüğümüzün, buralarda da, mesela Datça yarımadasında, dededen kalma ve fakat sonradan "sit" bölgesi içine alınmış bi villası olsaydı, el konabilir miydi!? Hüzün verici bi durum Abuzittin'ciğim! Lakin Türkiye'nin acı gerçekleri bu.. Ne zaman, parlamentodan biri çıkıp da "Ulan bu köylüye yaptığımız zulmü Yunan bile yapmamıştır!"diyip, kepazeliği gündeme taşıyacak, bi ümit, merakla bekliyorum. Münasip yerlerinden öperim kardeşim. Güneş.
|