kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Döviz-kur-borsa üçgeninde kaybolmak...

Salı günü, piyasa ekonomisine yönelik köklü bir adımın atıldığı 24 Ocak 1980 Kararları'nın 26. yıldönümüydü...
Eskilerde 24 Ocak hararetli anmalara neden olurken, bu kez gözümün iliştiği kadarıyla hemen hemen hiçbir yerde söz konusu edilmedi. Bir tek TGRT haber canlı bağlantıyla televizyonda benden bir yorum istedi, gene aynı televizyonun yöneticisi Mehmet Soysal "Baş Başa" programını bu konuya ayırdı.
Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. 26 yıl önce iktisat tarihi açısından çok önemli ve keskin bir dönemecin dönülmüş olması, genç nüfus için hiçbir anlam taşımıyor.
Halbuki piyasa ekonomisi açısından 24 Ocak 1980 bir milattır.


24 Ocak 1980'de alınan kararların özünü kısaca ifade etmek istersek, "fiyatların-kurların ve faizlerin piyasada belirlemesine olanak sağlamak" diyebiliriz.
Bugünden geçmişe bakanlar, özellikle genç iseler fiyatların, faizlerin, kurların "piyasada" belirlenmediği sistemin nasıl bir sistem olduğunu merak edeceklerdir.
Anılan tarihe kadar bütün bunların merkeziyetçi, bürokratik, içe kapalı bir zihniyet tarafından belirlenmesini anlamayacaklardır.
Doların fiyatının da faizlerin de Ankara bürokrasisi tarafından belirlendiği çok uzun bir süreç, 24 Ocak ile kırılmaya başlandı.


24 Ocak Kararları'nı sadece iktisat politikası olarak yorumlamak haksızlık olur. Bu, bürokrasinin ve devletçiliğin hakimiyetinin yerini piyasaya bıraktığı bir başlangıç oldu...
İktisat politikası açısından ise, ihtiyaç duyduğumuz ithal mallarını, gümrük duvarlarını yükselterek, maliyetine ve kalitesine de fazla aldırmadan içeride üretme dönemi, kısacası "ithal ikameci" anlayış bitti. Dışarıya mal satarak döviz kazanma dönemine geçildi. Dışarıya mal satma, sanayileşme hızını artırmayı, üretimi çoğaltmayı, rekabet gücünü yükseltmeyi gerektiriyordu. Dışarıya mal satarak ülkeye döviz kazandırma anlayışı, "ihracata dayalı büyüme" uygulamasını devreye soktu.


Fiyatların, döviz kurunun, faizlerin liberalleştirilmesi, piyasa tarafından belirlenmesi ekonomiye o güne kadar rastlamadığımız bir ivme kazandırdı.
Yıllardır negatif faiz ile parasını kaptıranlar pozitif faiz anlayışı karşısında dirildi.
Döviz, piyasa fiyatını bularak karaborsaya son verdi.
Fiyatlar kaynak kullanımında etkin ve sağlıklı bir sinyal niteliğine kavuştu.


Türkiye, yavaş yavaş ekonomi gerçeğini algılamaya, piyasa sinyallerine kulak vermeye, gelen mesajları yorumlamaya başladı.
Fiyatlar, faizler, kurlar günlük hayatın bir parçası haline geldi.
24 Ocak 1980 aynı zamanda çok köklü sosyolojik bir dönüşümün de start noktası oldu.
Çok kanallı televizyonlara geçiş... Konvertibilite... 1989 sonrası teknolojik yenilenme... Güneydoğu'daki sarsıntılı dönem...
Bu dönemin Doğu'daki feodal ilişkileri çözmesi... Cumhuriyet tarihinin en büyük iç göçü... Türkiye'nin Gümrük Birliği'yle beraber rekabet üretir hale gelmesi...
Derviş yasaları... IMF'nin standby anlaşması... AB'nin uyum yasaları...
Kısacası 26 yıldır muazzam bir alt üst oluş yaşıyoruz. Ne var ki, sosyoloji bizim topraklarda sakıncalıdır. Bizler kendimizi tanımaktan ve açıklamaktan ürkeriz. O nedenle de sosyologların başı buralarda hep derde girmiştir. Rahmetli Behice Boran çocuğunu hapishanede doğurmuş, İsmail Beşikçi "Doğu'nun Düzeni"ni yazdığı için hapislerde çürümüştür.
Belki de bu nedenle biz bu yirmi beş yılın toplumda neleri değiştirdiğini açıkça ortaya koyacak kapsamlı bir sosyolojik araştırmaya sahip değiliz henüz.
Bu yüzden de, değerlendirmelerde hep eski ölçüleri kullanıyoruz.


Halbuki satır başlarını saydığımız nedenlerden ötürü ekonominin paradigması da değişti. Olup biteni, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin deyimiyle, sadece "döviz-kur-borsa" üçgeninde okuyarak anlamaya çalışmak çok da geçerli değil.
Önümüzde, hayatımızı belirleyen yeni bir çerçeve var. O ne mi? Pazartesiye konuşalım.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Şemdinli 'sizlere ömür' mü?   / 23-01-2006
 Elektrik Rum icadı mı?   / 21-01-2006
 Şişli'de savcılar var mı?   / 16-01-2006
 Katilseverler   / 14-01-2006
 Başbakanla...   / 09-01-2006
 Kuş gribinde kontrgerilla endişesi...   / 07-01-2006
 Siyasal milliyetçilik ve liberal demokrasi   / 02-01-2006
 Çok başarılı bir yıldı ama...   / 31-12-2005
 Fikir özgürlüğünün sınırını ne belirler?   / 26-12-2005
 "Bu topraklarda doksan bin Türk öldürüldü"   / 24-12-2005
YILMAZ ÖZDİL
Vatandaşa SİT'tir... Bakan'a SİT'e...
Aslında bu başlığı...
ERGUN BABAHAN
Bush'un toplum mühendisliği
Bush'un sponsorluğunda...
ALİ KIRCA
Kalvinizm "Meydan"daydı!
Son günlerde "karma...
FATİH ALTAYLI
Erbakan'a af vicdanları bozar
AK Parti iktidarı,...
ERDAL ŞAFAK
GOP yürüyor
"İktidara gelirsek yolsuzluk dosyalarını...
MEHMET ALTAN
Döviz-kur-borsa üçgeninde kaybolmak...
Salı günü, piyasa...
'Silahları bırakın'
Filistin'deki seçim sonuçları uluslararası toplumu harekete geçirdi.
Erdoğan'dan Hamas'a hem uyarı hem destek
Başbakan Erdoğan Davos Zirvesi'nde konuştu: Hamas örgütü ile Hamas...
Bu kez de çıkamazsak...
Bu kez de çıkamazsak...
Milli Takım, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerinde tam dişine göre...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu