Bush'un toplum mühendisliği
Bush'un sponsorluğunda Filistin'de yapılan seçimden, başta Amerika olmak üzere Batılılar'ı şoke eden bir sonuç çıktı. Irak'taki fiyasko, İran'ın nükleer enerji üretimindeki ısrarı ve şimdi de Filistin'de İslami Direniş Hareketi'nin ezici zaferi. Bush herhalde kendi kendine "Bu Müslümanlar da fazla oluyor" diye söyleniyordur. Bölgenin yakın tarihine baktığımızda sürekli Batılılar tarafından işgal edilen, parçalara ayrılıp yeniden birleştirilen, birbirine düşürülen bir halklar tarihi görüyoruz. İngiltere'den dünya polisliği görevini devralan Amerika, petrol kaynaklarına doğrudan hâkimiyetini sürdürebilmek için bölgeyi kendi gönlünce yeniden biçimleme çabasında. Ancak, toplumlar değişik tepki veriyor. Irak'ta güllerle karşılanmayı bekleyen Amerikalılar, beklemedikleri bir direnişle karşılaşabiliyor. Filistin'de de zayıflatılmış, kendi iradeleri doğrultusunda eğilip bükülebilecek bir El-Fetih zaferi beklerken "terörist" bir Hamas zaferiyle karşılaşabiliyor. Bir halkı topraklarından edip yıllarca aşağılayıp yok saymanın doğal sonucu bu olacaktı. Filistin'i gazete haberlerinden bile izleyenlerin tahmin edebileceği bir sonuçtu. Ama Batı dünyası bunu görmezden geldi. Şimdi başta Bush yönetimi olmak üzere Avrupa Birliği liderlerinin öfke yüklü tepkiler vermesinin ana nedeni bu. Ama demokrasi ve sandık denildi ve Filistin halkı iradesini, yozlaşmış, çürümüş El-Fetih yönetiminden değil, sosyal yardım çalışmalarıyla halkın gönlünü uzun süre önce kazanmış Hamas'tan yana koydu. İşin garibi, İsrail 1970'lerde Arafat'ın El Fetih örgütünü zayıflatmak için Hamas'ı desteklemişti. Hamas da gerçekten ilk kuruluş yıllarında yolsuzlukları ortaya çıkarmak, yardım faaliyetlerini örgütlemek gibi konularda bir vakıf gibi çalıştı. Ancak Şeyh Ahmet Yasin'in hareketin başına gelmesiyle politikasını baştan aşağı değiştirdi. Şimdi de İsrail'in karşısına Filistin halkının meşru yönetimi olarak dikildi. Yıllardır yozlaşmış, baskıcı dikta yönetimlerini destekleyen, şimdi Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bölgeye demokrasi getireceğini ilan eden Amerika'nın açmazı da burada yatıyor. Bölgede sandıktan Batı karşıtı, İslami partilerin zaferle çıkması kaçınılmaz. Peki şimdi ne olacak? Batı'nın en iyi tavrı, bekle ve gör olmalı. Filistin halkının tercihine saygı gösterip Hamas'ı İsrail'i yok etme politikasının yanlışlığına ikna etmeye çalışmak ve barış masasına oturtabilmek en büyük hedef olarak çizilmeli. Eğer, Hamas üzerinden Filistin halkı aşağılanmaya devam ederse, bölgede ve dünyada terörizmle mücadele konusunda önemli bir fırsat kaçmış olacaktır. Elini ilk kez taşın altına koyan Hamas'a bir fırsat vermek bütün dünya liderlerine düşen bir ödev. O nedenle, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta yaptığı açıklamalar yerindedir. İki taraf da katı tutumlarından vazgeçmeli ve barışa gerçek bir şans vermelidir. Türkiye, bu konuda güçlü bir bölge ülkesi olarak tarihi bir görev üstlenebilir.
|