TÜSİAD yargı reformu peşinde
Dün kar altındaki İstanbul'da iş dünyasının tepe örgütü TÜSİAD'ın yıllık genel kurulu toplandı. Kar, kış demeden seçimsiz olan genel kurula katılan patronları bugüne kadar izlediğim genel kurullarda ilk kez bu kadar suskun buldum. Öyle ki iki başkanın rutin konuşması dışında söz alan bile olmadı. Hatta dilek ve temenniler bölümünde bile. Genel kurul da ilk kez bu kadar erken bitti. Saat 11.15'te son bulan toplatı bitimine öğlen yemeği konulmuştu. Ama bu yemek bile yetiştirilemedi. Bir önceki tek başına hükümet olan ANAP işbaşındayken Turgut Özal'a etkin muhelefetle tanınan TÜSİAD'da bu suskunluğun nedeni, fırtına öncesi sessizlik değil. İklim koşulları bir ölçüde etkili olsa da, büyük ölçüde memnuniyetten, hükümetten beklenenlerle gerçekleşenler arasındaki farktan kaynaklanan, bir suskunluk söz konusu olabilir.
Programa devamın etkisi 2002 seçimleri yaklaşırken iş dünyasının çoğunluğunda "AKP gelecek her şeyi değiştirecek" korkusu az veya çok vardı. Gerçekte hükümetin ilk ayları da ekonomide yalpalama ile geçince bir ara raydan çıkmaya çok yaklaşıldı. Ancak iş dünyasının telkinleri mi, yoksa ekonominin raydan çıkmakta olması mı, veya her ikisi birden mi etkiledi bilinmez, hükümet IMF programını sürdürmeye karar verdi. Sonuçta iş dünyası ekonomi politikalarının değiştirilmemesinden memnun kaldı. Bu önemli bir kazanımdı. Sonraki yıllarda IMF programına devam etmenin olumlu sonuçlarını hükümet de gördü. Enflasyon tek haneli rakamlara inerken, yüksek büyüme gerçekleştirildi. Kamu borçları kontrol altına alındı. Bu kez hükümet kendi iradesi ile ikinci IMF programını yaptı.
AB etkisi AB ile bütünleşmek de, iş dünyasının en büyük rüyalarından biri. Bu konuda da hükümetin performansı şaşırtıcı biçimde yüksek. TÜSİAD'a diyecek bir şey kalmıyor. Hatta bu konuda hükümetin çalışmalarına destek vermek için, AB ülkelerinde lobi çalışmalarından dolayı TÜSİAD'ın bütçesi ilk kez 2004'te açık verdi. 2005'te ise bunun önlemi alındı. Hem üye sayısı çoğaltılırken hem de gelirleri artırmanın formülü dolar bazlı üyelik aidatından yerli paraya dönüşte bulundu. 7 bin dolarlık yıllık aidat 14.500 YTL'ye çıktı. Üye sayısındaki artış ve aidatlardaki büyüme, TÜSİAD'ın parasal gücünü artırdı. Bu yıl da Türkonfed ve Sedefed gibi TÜSİAD benzeri bölgesel bazda örgütlenen iş dünyası kuruluşlarına katılma kararı alındı. Yani hükümet icraat yaparken, ekonomi büyürken, büyük patronlar da bu büyümeden iş yapma anlamında payını alırken, TÜSİAD da örgüt olarak büyüyor.
Sırada yargı reformu var Peki dünkü iki konuşmada ortaya yeni bir şey konulmadı mı? Kondu. O da TÜSİAD'ın bundan böyle yargı reformuna daha büyük vurgu yapacak olması. Ekonomide ve AB yolunda önemli adımlar atıldı ama hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı olmadan, kısaca yargı reformu yapılmadan bu iki alandaki kazanımları korumak mümkün değil. Bunun için TÜSİAD bu yıldan başlayarak "En iyi genç hukukçu ödülü" vermeye karar verdi. Peki hükümet bir de yargı reformu yaparsa ne olacak? Bu konudaki TÜSİAD söylemi de elbette düşecek. O zaman da sadece mikro konulardaki muhalefet devam edecek. Ancak bu bile bugünkü hükümete yeter. Çünkü bu hükümetin eleştiriye tahammülü az. Aralık ayındaki toplantıda Yücel Aşkın olayına TÜSİAD tepkisine hükümetin tepkisi çok şaşırtıcı değilmiydi? Bu da galiba, Özal'a etkin muhalefet eden TÜSAD'ın bugün muhalefet çıtasını neden yükseltmediğinin başka bir nedenini ortaya koyuyor.
Sonuç "Bereket adaletle çoğalır" Hz. Ali
|