Yeni yıla alfabe
AKŞAM körfezin zehirli sularına bir ceset gibi düşüyor şehrin gölgesi, kaç yaz var ki yoruldum ve orada kendimi dinledim kimseye seslenmeden...
BELKİ yazdan kaldım, belki bir akşamdan, usandım yıllardır yalnız yaşamaktan...
CAN yüreğinden damıtılsa da, acılar kardeşindir senin, kan sussa bile sen susma, hayından zalımdan doğanı vur, gönülden doğan acıyı vurma.
ÇİÇEKLER çürümüş saçlarımda, bembeyaz uzun kuşlar da uçmuş fotoğraflarımdan, bulutlar da; yüreğimde karanfillerden damıtılmış bir yas, yaşıyor muyum acaba?
DAHA önce de sormuştun; kalbim, kavuşma ile ayrılıkların iki ucunda iki menzil demiştim...
EY serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi; şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.
FIRTINASI çalınmış işte umudun, acının ve aşkın tarihini yazmadan su menzilinde akşam mı avlıyorsun; ikindisi kumral, baharı az olan; yüzüne ay doğmakta, seviyorum seni...
GÜN kavuşurken çıkıyorum işte yeni bir yıla daha, cebimde yıldızlar ve sana hasretim.
Ğ: Konmadığı için alfabeye resmi, bütün sözcüklerin yatılı öğrencisi...
HİÇBİR akşam böyle görmedim rüzgarın yüzünü; seni ben ölmeliydim genç yüzüm geç hüznümle; yüzünün bir yanını acıya düşürmüş acıda olsa da öbür yüzü...
ISSIZLIK neye dönüşür peki, yüreğime gözlerinin gölgesi düştüğünde?
İŞTE geldim, karanlığını çaldım; korkudan, yalnızlıktan sana sığındım.
JAZZ biter ve başlar bir sevda ile karasevda arasında elveda öpücüğü olan ömrün şarkısı...
KİM anlar şairlerden başka, çürüse de şiirler; kar altında bir sabah ölümün yüzündeki cevheri?
LACİVERT bir hırka al sırtına demiştim rüzgara, gün ışığı uğramasa da pencerene...
MEKTUPLARDA yasak aşkların kokusu, kara sevdasında hüzün resimleri, var mıdır yalnızlığın baharat yolu, gül saatlerinde rastlanan sevgili...
NOKTALADIM bu aşkı da seninle, yürüdüm hüzünleri, durdum yalnızlıkta, acıda konakladım. O gitti, bir sevdaya yasladı kendini; ben kaldım, yalnızlıkla karşıladım her şeyi...
ÖMRÜM, ansızın bir sabah unutma, unutmuş olarak uyanırım hem seni, hem beni...
PERVAZINA serçeler tüneyen bir pencere ömrüm sana; saçağında aşkım bir de fulyalar...
RÜZGARIN ömrü kadar olsun isterdim benim ömrüm de...
SESİMİ biriktirmiyorum artık ağlama, ne kadar gelişmiş olsa da acı üretimi; yüz binlerce kuş uçurdum hüzünden arınmış; sen ki zehrini soydun sevdanın ve zamanın; sesimi biriktirmiyorum artık ağlama; kalbimde özlemi yok imkansız baharların...
ŞİMDİ senin soluğunda bu akşam, çiçekler ve sular kadar yalnızım; bir o kadar da esmer saçların; bin kuş esiyor sanki ayışığından...
TAKVİMDEN bir yaprak daha düştü, ömrüme ömrün düştü...
UNUTTUM dilini zamanın, hiçbir çiçek konuşmuyor benimle; hiçbir rüzgar tanyeri, kiraz ağaçları; ben de konuşmuyorum.
ÜZÜNTÜ uzun yaşamaların çakıl taşıdır, ecel sayılı günlerde gelse de... VE günlerce alevini emzirdim cinnetin, şimdi uzaktayım rüzgarımdan bile...
YAZILSAM ayrılığın menziline, söz nereye uçar; yalnızlık nereye sensiz, nereye acılar?
ZÜLÜFLERİN yüzüme dökülürdü; kirpiklerinin gölgesi, yüreğimin dehlizine...
*** Bir yıl daha geçti ömürden, yeni yılınız kutlu olsun gönülden...
|