Belleğinin kapısı her zaman açık
Gün, öğleye iniyordu. Sultanahmet camisinin kapı önünde durdum. Ağaçlar, ağaç yeşili içindeydi; gökyüzü gök mavisinde; toprak, kendi renginde. Bir tahta kerevet üzerinde iki horoz döğüşüyor; bir adam, ud çalmakta kendi hayatı gibi geçmiş zamanlardan... Ayı oynatıcılar da burada bugün, şerbetçiler de... Bense bu mahşeri kalabalıkta ressam Mümtaz Yener'i aramaktayım. Oysa o, bütün bu anlattıklarımı ve daha göremediğim birçok şeyi tualine aktardıktan sonra Beyoğlu'na çıkıp Balıkpazarı'nda Cumhuriyet meyhanesinde arkadaşlarıyla hayatın muhasebesini yapmakta... Meyhanenin kapı aralığından bakıyorum. Neler mi konuşulmakta? Elbette "Yeniler Grubu"ndan ve "Liman Sergisi"nden... Çünkü, toplumsal gerçekçi anlayışından asla ödün vermeyen grup, ilk sergisini 10 Mayıs 1941'de Basın Birliği'nde açacak ve yaşamın kendisini resimleme olarak özetlenebilecek bu sergi, daha sonra "Liman Sergisi" adıyla anılacaktır. Mümtaz Yener de "Tamirat Fabrikası", "Ajans Haberleri" ve "Balıkçı Portresi" adlı üç yapıtı ile katıldığı bu sergi nedeniyle sanat anlayışını şöyle açıklayacaktır: "Sadece güzel renk ve güzel çizgi ile resim sanatı yapılamaz. Bizim gayemiz güzel renk ve çizgiyle cemiyet hayatını canlandırmaktır. Bunun için, hep beraber limana gittik. Liman işçileri arasında uzun müddet kaldık. Maksadımız yalnız onların yüzlerine bakmak ve çalışma tarzını görmek değildi. Onların psikolojisini de tetkik ettik." İşte bu anlayış, Yener'in bütün yaşamı boyunca sanatının temelini oluşturur. Ressamlığı yanı sıra afiş, grafik, karikatür, sinema alanlarında da çalışan Mümtaz Hoca, şimdilerde 87 yaşının baharını yaşamakta ve bu baharın müjdesi olarak retrospektif sergisi 5 ocakta Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde açıldı. Cumhuriyet döneminin bu önemli ustasının yapıtlarını toplu olarak görmek için 9 şubata kadar vaktiniz var.
AÇIK TOPLUMA YOLCULUK "Açık Toplum" felsefesi, büyük doğrularda ısrarcı olmak yerine doğruya giden yolu önemsemeyi, farklı görüşlerin yeşerdiği canlı sivil toplumlar oluşturmayı, anlaşmazlıkları şiddet yoluyla değil, hukukun üstünlüğünü alarak çözmeyi öngörüyor. 2001'de kurulan Açık Toplum Enstitüsü'nün Türkiye Temsilciliği (OSIAF) da 2005 yılı boyunca Türkiye'nin daha açık bir toplum olma sürecine desteğini sürdürüyor ve kurulduğu günden bu yana, engelli haklarından namus cinayetlerinin önlenmesine, eğitim reformundan sivil toplumun güçlendirilmesine, Avrupa Birliği sürecinden insan haklarına kadar 86 önemli projeye yaklaşık 7 milyon dolar destek veriyor. OSIAF'ın çalışmalarını açık toplum olma yönünde önemli bir yolculuk olarak değerlendirmeli, ki zaten de öyle...
MAYK HAMMER YENİDEN Amerikalı Mickey Spillane'nin yarattığı Mayk Hammer, 1960'lı yıllara kadar ülkemizde adı en çok duyulan bir özel dedektifti ve bir özelliği de Spillane'nin sayısı onu bulmayan romanının Kemal Tahir, Hayalet Oğuz, Afif Yesari gibi yazarlar tarafından, tercüme değil de bizzat yazılmalarından geliyordu. Sanırım bunların sayıları da iki yüze ulaşmaktaydı. İlkgençliğimizde elimizden ve dilimizden düşürmediğimiz Mayk Hammer romanları içinde Kemal Tahir'in bir dönem F. M. İkinci takma adıyla yazdıklarını İthaki Yayınları yeniden yayınlıyor. Şimdiye kadar "Kara Nara", "Kıran Kırana", "Kahreden Kurşun" ve "Derini Yüzeceğim" romanları çıkmış... Ben, "Derini Yüzeceğim"i ilkgençliğimin heyecanı ile bir daha okudum. Ama gönül isterdi ki biçim olarak da kitaplar o günlerin formatıyla, yani "cep kitabı" olarak çıksın gün yüzüne... Çünkü bu kitapların bir özelliği de cep kitabı olmalarıydı. Ayrıca Kemal Tahir'in yazdıklarının ardından Afif Yesari, Hayalet Oğuz gibi yazarların romanlarından bir "Mayk Hammer kitaplığı" oluşturulamaz mı? Sanırım bu, polisiye edebiyatın lezzeti yanında edebiyatımızın bir dönem sosyal portresinin göstergesi de olacaktır.
|