Şu çılgın Türkler'in istilası!
Ağustos ortasından beri yarım gün dahi tatil yapmamış biri olarak, bayram tatilinde, dünyanın mümkün olan en uzak ve ıssız köşesine gitmeyi kafama koymuştum! Mümkünse bir ada olsun. Mümkünse cep telefonları çalışmasın. Mümkünse iklimi, dili, börtü böceği bambaşka olsun. Mümkünse vatandaşlarımın çok rağbet ettiği bir bölge olmasın. "Ayyy Türkler geldeee, iğraaaaanç" zihniyetli, esasen başka bir ülkede yaşamalarını tavsiye edeceğim züppelerden değilim, yanlış anlaşılmasın. Ama bu sefer hakikaten 'unutmak' istedim. Gerçek hayatı, İstanbul'u, işi, gücü, diziyi, bütün sorumlulukları... Hani kimseyle 'Avrupa Yakası' sohbeti yapmayayım ki, tekrar bölümlerin reytinginin ne olduğu, tatilde bir bölüm yazmak zorunda olduğum gerçeği ve sadece bir hafta sonra aynı tempoya dönecek olmam, aklımdan siliniversin. Araştırıp soruşturup Seyşel Adaları'na gittik! Afrika'nın güneydoğusunda yüzü aşkın adadan oluşan bir devlet. Bali, Phuket gibi Türkler'in sevdiği, 'moda' bir yer değil. Tropikal iklim, deniz, güneş. Kalmak için, adanın en ıssız koylarından birini seçtik! Yağmur ormanının ortasında uyuyoruz. Rengarenk kertenkeleler, meyve yarasaları, envai çeşit kuşlar, armadillo benzeri ufak tüylü kemirgenlerle iç içeyiz! Ufukta ne bir dükkan var, ne bir restoran. Silme hindistan cevizi ağacı, kum, deniz... Onbeş dakika uzaklıkta, dağın başında, bir el sanatları köyü varmış. Köy dedikleri de; bir bahçe içinde sekiz on baraka. Hint, Afrika ve Avrupa asıllı Seyşelliler, bu barakaların içinde resim yapıyor, boncuk diziyor falan. Etraftaki toplam müşteri sayısı beş! Ben, zarif eşim, bir Rus çift, bir de barakalardan birinin merdivenine oturmuş, merakla bize bakan, esmer, İspanyol tipli, 50-55 yaşlarında bir hanım. "Herhalde, buranın yerlisi" diyoruz. Ama barakaya yaklaştıkça hanım benim gözlerimin içine içine bakıyor. Beş metre kala 'yerli hanım' yerinden kalkıp çığlık atıyor: - "Gülse Birseeel!" - ... E... efendim? - Ay ben de dün gece rüyamda Aliye'yi gördüydüm! Kızıma dedim ki, herhalde burada Aliye'ye rastlayacağız. Demek size rastlayacakmışız! - Ya... Allah Allah... - Sizi bir kere öpeceğim! Ve biz, ülkesinden millerce uzaklıkta, ekvatorun güneyinde, dördürcü paralelde, iki çılgın Türk olarak, sarılıp helalleşiyoruz! Başka bir anlamda 'yerli' olduğu ortaya çıkan hanım, kızını çağırıyor beni göstermek için! Onunla da öpüşüyoruz. Türkiye'den tatile gelmişler, havanın neminden şikayet ediyorlar, satın alacak bir şey olmadığını konuşuyoruz, mevzu dizilerden açılıyor elbette, falan filan! Akşamüzeri hâlâ bu ilginç tesadüfü konuşarak, toplam 47 odası olan otele dönüyoruz ki, personel bizi güleç karşılıyor: "Hoşgeldiniz Mrs. ve Mr. Birsel, size güzel bir haberimiz var, bu gece 20 kişilik bir Türk grubu geliyor"! Çılgın Türkler bayramda dünyayı sessiz sedasız istila ettiler. Tropikal adalar da dahil!
|