| |
|
|
Nerde basket yazarları?..
HAFTA sonunda iki müthiş basket maçı vardı İstanbul'da.. Birisi, her zaman derbi.. Fener-Galatasaray.. Öteki son yılların derbisi.. Ülker-Efes.. Özhan Canaydın ile Aziz Yıldırım'ın "Bunlar vahşi hayvanlardır, yan yana oturamazlar" anlamına gelen kararı ile tarihi derbi Galatasaray seyircisine kapatıldı. Ötekisine gittim.. Efes-Ülker maçında alkışa layık, örnek, ideal spor seyircisi vardı.. Genç kızlar, küçük çocuklar.. Ellerde bayrak, boyunlarda kaşkol.. Müthiş de çekişmeli bir maç.. Ne bir küfür, ne bir sataşma, ne de sahaya atılan en küçük şey.. Herkes kendi takımını alkışladı, kendi şarkısını söyledi, maç bitince de birlikte ayni kapılardan çıkıp dağıldılar.. Bu maça gittim.. İyi de ettim.. Yıllar sonra tribünde oturmak, değişik ve keyifli geldi.. Keyfimi devam ettirmek için gazeteleri karıştırdım ertesi gün.. Hemen hepsini.. Keyifli yazılmış bir maç yazısı, maçı anlatan bir yorum.. Yok.. Yok.. Yok!.. Basketbol yazarlığı bitmiş.. Basketbol keyfi bitmiş.. Basketten anlamayan spor şefleri, laf olsun, torba dolsun sayfa yapıp koymuşlar basketbolu.. İki gün, iki derbi.. Doyurucu, açıklayıcı, anlatıcı tek analiz yok.. Böylesi yazıları 40 yıl önce, eli yeni kalem tutan gazeteciler olarak biz, yani Öcal Ağabeyim, Ahmet, ben yazsak, M. Ali ağabey sopalardı alim allah.. Şimdi şef anlamıyor ki basketten, yazarın yazısını değerlendirsin. Çöpe gidecek yazılar sayfaya konuyor. Sayfalar da çöplük oluyor.. Sonra soruyoruz.. "Millet niye gazete okumuyor?.." Niye okusun ki?.. Okunacak ne veriyorsunuz ki?.
|