| |
|
|
Muhabirler çay içmeye bekliyor Hıncal abi...
Hıncal Abi, köşesinde "Gazetecilik, fark yaratmaktır gençler!.." başlıklı bir yazı yazdı. Okur açısından çarpıcı bir yazı olmanın ötesinde, profesyonel gazeteciler için de meslek içi eğitim seminerinden imbiklenmiş ders notları gibiydi o yazı. Sorunu ortaya koyuşu fevkalade isabetli, verdiği örnekler somut, güncel, önemliydi.
Hedef olumsuz Hıncal Uluç ustamızın aynı isabeti analiz bölümünde de tutturmasını çok arzulardım ama olmamış ne yazık. Gayetle doğru biçimde teşhis ettiği sorunun çözümünü de muhabirlerde, bölüm şefleri ve haber müdürlerinde arayarak, yanlış hedefe yönlendiriyor analizini.
Arıza var abi! Yaman bir çelişki gibi görünse de, yaşadığımız "piyasa" koşullarında özellikle de muhabir kadroların eksiği, gediği, hatası, kusuru konusunda en masum olanlar yine bizzat muhabirlerdir.
Bordro İşin ekonomik kısmında nasıl büyük bir 'arıza' olduğunu, en çok kazanıyor denen muhabirlerin bile bordrosunu gördüğünde hemen anlar Hıncal Abi. Ama o tarafına ağırlık vermek, olayı handiyse fakirlik edebiyatıyla örüyor gibi görünmek istemiyorum.
Hayallerini bilsen Muhabirler... Yani adları üstünde; haber getirenler . Bu arkadaşlarımız kocaman bir çarkın çok önemli dişlileri olarak dönmek durumundalar. "Gazete haberle satar" altın kuramı gereği elbette, en iyi, en kalifiye, özgün, sarsıcı haberleri getirmeleri arzulanan, beklenen hatta zorunlu olan gazeteci grubudurlar amenna. Peki bu gençlerin en başta kendileri böyle bir haberciliğin hayalini kurup, tüm yaşamlarını buna adamıyorlar mı sanıyorsunuz Hıncal Abi? O çocuklar kimselerde olmayan haberleri kapıp, asansörü bile beklemeye tahammül edemeyip, merdivenleri koşar adım çıkıp, şefine, müdürüne kıvanç içinde haykırarak haberini söylemek istemez mi?
7 başlı ejderha Ama özgün-özel haber dediğimiz şey eski zamanlara göre çok daha pahalı, çok daha girift, çok daha meşakkatli yollardan varılan bir erek haline geldi. En basitinden rutin bir haberi yapmak için bile; kent trafiği, yasal sınırlamalar, ketum adamlar, ürkek kaynaklar, sayfa azlığı, yer darlığı gibi 7 başlı ejderhayla uğraşıyor haberciler ve şefleri.
Kontör vukuatı Hıncal hocam. Ağca' nın takibi konusunda doğruları da olan tahlilinize gelince. Tek bir şey söylesem o bile yeter. Bu adamla konuşmak, görüşmek için sıfırı oldukça bol dolarların telaffuz edildiğini sağır sultan duydu. Gece gündüz koşmaktan helak olan, özverisiyle; Ciğerinin aksine, kanlı anıları ve sırları bunca para eden adamı kovalamaya gidenler kim peki? Onlar; ayda 100 milyon liralık telefon kontörleri bile göze batıp, fazla gelip kesilen polis adliye muhabirleri maalesef.
Sürücü muhabirler Tek bir kare fotoğraf için kara, yağmura, soğuğa, uykusuzluğa, açlığa meydan okuyan, son model araçlarla kaçırılan çürük teröristi yakalamak için çoğu aracın direksiyonunda da kendi oturan, delice süratler, tehlikeli sürücülüklere gık etmeyen muhabir gençler onlar işte abi.
Kuş gribi Ağca'nın malum koruma kalkanları; basın araçlarının önünü kesmek için TIR'lar, çöp kamyonları, dublörler, peruklar, şaşırtmacalar tezgahlarken bile, onlar azimle mücadeleye devam eder. Amma arkalarında lojistik ya da duygusal destek görmeyince; mesleki bir kuş gribine tutulur, sünüp ölüverirler anında.
Ters tepelek Haberleri birbirleriyle paylaşmak, organize hareket etmek konusunda da haklısın abi. Eskiden bir haberi en yakın bir meslektaşına bile değil vermek, lafını etmek bile vatan hainliği muamelesi görürdü. Ama her şey ters tepelek oldu. Şimdi pek çok üst yönetici atlamayalım da atlatmasak da olur diye bakıyor. Özel haber için koşturayım derken, en ufak bir rutini bile atlayanın işinden olması... Düdük gibi ortalarda kalması sıkça görülür olduğundan ödleri patlıyor çocukların.
Ah keşkem Keşke ayda, 3 ayda 1 kez olsun haber servislerine, yazı işleri toplantılarına inip şeref verseniz Hıncal Abi. Keşke engin deneyimlerinizi, saygın fikirlerinizi odanıza davet ettiğiniz ya da inip bir çaylarını içtiğiniz muhabirlerle paylaşsanız. Fırça da atacaksanız, kızıp, çıkışacak da olsanız keşke yüz yüze, göz göze yapsanız bunu gençlere.
Örtüşmeyen ne? Hepsi bir çay içimi sohbet muhabbete sizi intizar ediyor dört gözle. Sesinizin tonundan, olaylara yaklaşımınızdan, bırakın gençleri, çırakları, bizler gibi kalfaların bile öğreneceği çok şey var abi . Eleştirilerinizdeki bonkörlüğünüz, yüz yüze temaslardaki cimriliğinizle hiç örtüşmüyor be canım abim.
|