|
|
Aliye, seks ve şiddet olmadan reyting alıyor
Aliye'nin senaristlerinden Mehmet Bilal'in yeni romanı 'Adresinde Bulunamadı' çok konuşulacak.
Sezonun en çok izlenen dizisi 'Aliye'nin senaristlerinden Mehmet Bilal, "Seks, şiddet ve mafya olmadan aldığımız reyting umut verici" diyor. Onunla, yeni romanını ve 'Aliye'yi konuştuk.
Daha iyisini bulacağım diye aşkı kaçırıyoruz
Sezonun en çok izlenen dizisi 'Aliye'nin senaristlerinden Mehmet Bilal, ikinci romanı 'Adresinde Bulunamadı'da yine yasak erkek aşklarını anlatıyor. Bilal'le yazmak, erkekler ve kadınlar üzerine başlayan sohbetimiz tabii ki 'Aliye'ye uzandı.
Mehmet Bilal'in ilk romanı "Üçüncü Tekil Şahıs"ı iki yıl önce yayımlandı. Eşcinsel erkekler arasında yaşanan bir aşk öyküsünü anlatan romanın ardından yazar, iki sezonun reyting ve izlenme şampiyonu "Aliye"nin senaryosunu yazan kadroda yer aldı. İkinci romanı "Adresinde Bulunamadı" yayımlanan Bilal'le özel bir sohbet yaptık. - Sizi tanıyalım. - İstanbul'da doğdum büyüdüm. Sosyoloji okudum, muhabirlik, sayfa sekreterliği, reklamcılık yaptım. Bir vesileyle Almanya'ya gittim. Aslında hedefim İngiltere'ydi. Almanca kursuna gittim, biraz ders aldım ama Almanya'da yaşayamayacağımı anladım. - Gençken yazmayı düşünüyor muydunuz? - Size bir şey söyleyeyim mi? Küçükken hayatımı yazarak kazanmayı hayal ediyordum. Bunu nasıl yaparım bilmiyordum ama hayalimdi. O yüzden şanslıyım, yazmaktan başka iş yapmadım. Reklamcılık yaptım ki hala devam ediyor, roman ve son olarak dizi. - İkinci romanınız "Adresinde Bulunamadı" bir aşk romanı ama aşkı yüceltmiyor, aksine eleştirel bakıyor. - Böyle görmenize çok sevindim romanı. Bu benim hayata bakışımla ilgili. Dostluğu ele alsaydım ona da eleştirel bakardım. Kitabımın merkezi aşk olduğuna göre aşka çok değer verdiğim kesin ama asla yüceltmiyorum aşkı. Biraz daha gerçekçiyim sanırım. Otopsi yapar gibi koyuyorum önüme neyi anlatacaksam, öyle anlatıyorum. - Aşka çok büyük anlam yükleniyor. - Bilmiyorum ki, ben görmedim öyle bir şey. Ben gördüklerimi, yaşadıklarımı, tanık olduklarımı, tespit ettiklerimi yazıyorum. Elimden, dilimden ve kalbimden geçenleri yazmaya çalışıyorum ve insanın kalbini dünyadaki her şeyden koparıp savuran bir duygu olduğunu düşünmüyorum aşkın. Çok önemli olduğunu biliyorum ama benim yazdığım romanlarda bir kişinin aşkı varsa eğer, o kişinin hayatı da var. Sınıfsal, kültürel konumu, yaşadıkları.
AŞK VE TESLİMİYET - İki romanın da kahramanları teslim olan, hayatta sürüklenen kişiler. - Evet, bunun sebebini bilmiyorum aslında. Ben galiba hakikaten iddialı olmayan bir insanım. Aşkta da. Çünkü benim gördüğüm, okuduğum, bildiğim aşkların çoğunda, en azından bir tarafta büyük bir iddia ve ısrar var. Ben ondan çok korkarım. Belki korkaklık bu, sadece aşkta değil, arkadaşlıklarda da bırakıyorum kendimi. Belki de bir cesaret bu. Al beni ne yaparsan yap, ben o yaptığın şeyi beğenmezsem kaçarım. Adaleti sana bırakıyorum. Adalet çok önemli, bütün ilişkilerim öyledir; sen beni kötü kullanırsan kaçarım ama önce bırakırım. Ama bir de şöyle bir şey var; herkes çok iddialı, çok başarılı, çok güzel... Ben değilim. Çok güzel ve büyük şeyler yaşanıyor mu? Yok. Bir teslim ol bakalım. Aşkın bu kadar konuşulduğu bir yerde aşka bu kadar teslim olmamayı da anlamıyorum. Kimse birbirine teslim olamıyor. - Neden? - Çünkü çok alternatif var sanıyorlar. Deterjan markalarının çok olması gibi seçenekler çok. Bir yandan herkes aşk aşk aşk diye tepiniyor, herkesin hayatta en değer verdiği şey aşk ama herkes hani "Sex & the City"deki o meşhur perfect match'ini arıyor. Ekonomik olarak denk olmak, eşdeğer olmak; son derece sınıfsal bakılıyor. Olabilecek en iyi alternatifi ararken hiçbir şey yaşamıyorlar. Teslim olamıyorlar çünkü aşk teslimiyettir. Öbür türlü herhangi bir ilişki olur. - Evlenmeyi hedeflemeyen insanlar arasında da bu ilişki tarzı geçerli mi? - Evet öyle. Günümüz insanı böyle belki. Çok yalnızlık var. Herkes bir yandan aşk için çırpınıyor, çığlıklar atıyor bir yandan da olabilecek bütün şeyleri bir başka olasılık için reddediyor. Geriye yalnızlık kalıyor.
KAFASI KARIŞIKLAR - İki romanınız arasında temel bir fark var; ilki eşcinseller arasındaki aşkı anlatıyordu, bu kitapta ise sadece eşcinseller yok, biseksüeller de var. - Kafası karışıklar var. - Kafası karışıklar, gönlü karışıklar. - Evet ama özellikle onları seçmiş değilim durumları seçtim, durumlar da o karakterleri getirdi. Iki ilişki var kitapta; bir tanesi her şeyiyle gerçekçi, gelgitleriyle, çamuruyla, küfürüyle, kavgasıyla. Diğeri de herkesin yaşamak isteyebileceği bir ilişki, ikisini özellikle peş peşe verdim. Çeşitli okumalar olabilir bu konuda ama benimki şu; bir tane kirli gerçek, bir tane beyaz masal örneği. - Sizin masal dediğiniz aşk ancak bir genç kızın hayal edebileceği bir şey gibi. Ama bir yandan da böyle bir şey ancak iki erkek arasında yaşanabilirmiş duygusu oluşuyor insanda. - Başkaları adına konuşamam ama güçlü bir şey olduğunu kabul ediyorum. - Bir yandan da öteki ilişki kadar kirli bir şey de ancak iki erkek arasında olabilirmiş gibi geliyor insana. - Aynen. Çünkü karşılıklı kılıç kalkan almışlar ve cenk ediyorlar sanki. -Toplum tarafından kabul görmemenin eşcinsel aşkı belirlediğini düşünüyor musunuz? - Tabii, belki bize normal geliyor ama genel ahlak tarafından reddediliyorsun, onun dışına çıkıyorsun. İlişkinin şeklinde, kurulma biçiminde bu baskıların büyük etkisi var.
Ayşe DÜZKAN
|