| |
|
|
Utanç..
Galatasaray Lisesi'nde son sınıftayız. Sabah ilk dersimiz matematik. Herkes sınıfta ama dersi verecek olan Monsieur Besson yok. Az sonra Müdürümüz rahmetli Şükrü Sarı geldi, "Çocuklar Fransız öğretmenleriniz derslere girmeme kararı aldılar. Çünkü Papa'nın bir Türk tarafından öldürülmek istenmesini protesto ediyorlar. Belki de bir daha hiç derse girmeyecekler. Şimdilik bilmiyoruz" deyip gitti. Talebe aklı. Önce dersler boş geçecek diye bir sevinç. Ama kısa süre sonra kafamıza dank etti. Bir din adamı, Katoliklerin en tepesindeki adam, bir Türk tarafından vurulmuştu ve belki de ölecekti. Hepimiz büyük utanç içindeydik. Daha sonra Papa'yı vuran Türk'ün kimliği açıklandı. Mehmet Ali Ağca'ydı. Galatasaray Lisesi'nden ağabeyimiz Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin katili olan "Terörist". O günkü utancımızı hiçbir zaman unutmadık. Ve aynı "Terörist" yüzünden şimdi bir kez daha utanç içindeyiz. Hem de bu kez utancımız daha da büyük. İpekçi'nin katili, Papa'nın suikastçısı ve kimbilir daha aydınlanmamış kaç "Utanç" eyleminin faili bir adamı serbest bıraktık. Yasalarımızdan utandık. Fakat daha vahimi "İnsanlarımızdan" utandık. Çünkü Mehmet Ali Ağca'nın serbest bırakılması bir ayıptı ama daha büyük ayıp, Ağca'nın "Bir grup" tarafından sanki bir "Kahramanmış" gibi çiçeklerle, bayraklarla karşılanması ve bir Mercedes'e bindirilip götürülmesi olacak iş değildi. Türkiye'nin bir büyük değerini katletmiş, Papa'yı vurarak Türk insanını utanca boğmuş, Avrupa'da ve dünyada Türk imajını yerle bir etmiş, gizli servislerin oyuncağı haline gelmiş bir "Katili" sanki "Değerli" bir adammış gibi karşıladılar. Çeteci kanun kaçaklarının Türk Bayrağı'na sarılıp gömüldüğünü gördüğüm gün de kahrolmuştum. Ama bu kez çok daha fazla utanıyorum. Bir "Katil" benim memleketimin "Bayrağı" ile karşılanıyor. Emin olun Türk Bayrağı'nı yerlere atan PKK'lılar bile bu bayrağı bu kadar "Aşağılamamışlardı".
|