|
|
Del Bosque'nin mekanı: Del Mare
İlk Del Bosque denilen Real Madrid'in hocasını götürmek için gitmiştim Del Mare'ye... İstanbul'un Madrid'den daha güzel bir yer olduğunu ispat etmek için, Del Mare'yi seçmiştik Del Bosque'ye... Karidesin, kalkanın, ahtapot ve kalamarın, İspanya'dan daha lezzetli pişirildiğini anlatabilmek için Del Mare'yi seçmiştik Del Bosque'ye... Bir haziran gecesi, Beşiktaş'ın umutlarını, boğazın lacivert sularının yanıbaşında Del Bosque'ye emanet ederken, Del Mare denilen Çengelköy'deki Anadolu yakasının en meşhur balık restoranını seçmiştik... Püfür püfür esen bir haziran gecesi rüzgarı vardı İstanbul'da... Boğaz laplacivertti... Boğazın lacivertliğinin yanında, bir masada siyah-beyaz bir umut vardı... Deniz ürünleri mantısı, asma yaprağında levrek, kalamar ızgara... Yemekler müthiş lezzetliydi... Del Mare, Boğaz'ın kıyısında "Madrid değil... Burası İstanbul" diye haykırıyordu... İstanbul bir dünya başkenti gibi fışkırıyordu o Del Mare gecesinde... Haziran bitti... Sonra temmuz, ağustos, eylül geçti... Yaz bitti... Sonbahar kış geçti... Ve Del Bosque gitti... Madrid'den gelen adam, Beşiktaş'ı bir dünya kulübü yapamadan pılını pırtısını topladı ve gitti... Geriye bir İstanbul gecesinde Del Mare gibi bir dünya cennetinde yenen güzel bir yemek hatıra olarak kaldı... Umutlar gitti... Del Bosque bitti... Del Mare kaldı... Hafta içinde, Del Mare'ye gittim... Gordon Milne oturuyordu bir masada... Mustafa Denizli başka masada... Biri Beşiktaş'ın alt yapısında... Ötekisi İran'da, Pas'da... Yemekler yine çok güzeldi... Mezeler yine parmak yalattı... Ama haziran gecesi umutları artık kalmamıştı Haziran'dan geriye sadece Del Mare vardı...
|