Sağduyulu davudi ses!
"Rahşan, ben sağduyulu davudi iç ses, dördüncü dilimi yeme... Ki zeytinyağlı dolmaya yer kalsın..." Teşekkür ederim sağduyulu ses. Çok iyi düşündün vallahi...
Bugün erkenden uyandınız. Babanız büyük bir ihtimalle namaza gitti. Anneniz eğer geleneklerinizde varsa salçalı bir yemek pişiriyor. Birkaç gün önceden hazırladığınız kıyafetlerinizi giydiniz. Kardeşinizle olağan sabah kahvaltınızı yaptınız, ardından annenizle sofrayı hazırlamak üzere aperatif bazda bir atışma yaşadınız ama sonunda bayram sofrasında ailenizle birliktesiniz... Ben yıllar önce Mersin'de annemlerle kalırken bayram sabahlarında bunları yaşar ama içten içe sıkılırdım. Öyle bayrama mayrama pek inanmaz, bayramın getirdiği 'tatil bayramı' ile ilgilenirdim. O küçük kafamla bayram işlerini pek 'modern' bulmazdım. Ama son birkaç yıldır bayram sabahlarında burnumun direği sızlıyor. Şeker ve harçlık istemek için gelen çocuklara bile kapıyı açıp, elimde ne varsa onlara verip kendimi iyi hissetmeye çalışıyorum. Pek de beceremiyorum. Bu anlarda ailemi özlemediğimi sadece yalnızlık yüzünden böyle 'saçma' hislere kapıldığımı düşünüyorum. Ama öğleden sonra kendimi 'anne-baba-çocuk' üçlemesinden oluşan arkadaşlarımın kalabalık evlerine atınca, meselenin 'ayakları yere basan, kariyer de yapan ama o arada çocuk yapmaktan ve aile olmaktan vazgeçen kadın' tiplemesinin bir yan ürünü olduğunu anlıyorum. Ama nedense evimi, İstanbul'daki hayatımı, özgürlüğümü bırakıp birkaç günlüğüne de olsa Mersin'e annemlerin yanına gidip 'hiç büyümeyen çocuk' rolünü üstlenemiyorum. (Ne oluyor yaa... Ağlayacağım şimdi... Tamam konuyu değiştiriyorum!)
EV LİMONLU KEK KOKUYOR Bu nedenlerle yine evde duramadım ve dün Ebru Destan'a gittim. Ebru Annesi ve kardeşi ile yaşıyor çoğu zaman. Hülya Teyze'nin eşi çok önce vefat etmiş. Biliyorum bayram onlarda biraz buruk geçiyor ama çok da güzel zeytinyağlı biber dolması ve limonlu kek yapabiliyor kendisi. Haa tabii Ebru'nun süper Tarot falı bakıyor olmasının da bu ziyarette payı yüksek olabilir... Tamam... Hüzün filan geride kaldı. Çünkü evleri mis gibi limonlu kek kokuyor. Çay da hazır. Mutfaktaki masa üzerinde üçüncü dilim keki yuvarlarken içimden sağduyu dolu bir ses yükseliyor: "Rahşan, ye ye nereye kadar... Efendi ol biraz... Dördüncü dilimi yeme..." Bir anda çok seviniyorum. Galiba içimdeki davudi sağduyulu ses sonunda beni zayıflatmaya karar verdi diye düşünüyorum. Ama ses susmak bilmiyor "Rahşan, ben sağduyulu davudi iç ses, dördüncü dilimi yeme... Ki zeytinyağlı dolmaya yer kalsın..." Teşekkür ederim sağduyulu ses. Çok iyi düşündün vallahi... Bir yandan dolma dolduruyoruz, bir yandan Ebru ile laflıyoruz. 26 yaşında güzeler güzeli bir kız Ebru. Albüm de yaptı. Hatta yılbaşında İzmir'de sahneye bile çıkmış. Ama anlattıkları biraz komik aslında. Işın Karaca ile yaşadığı televizyon tepişmesi biraz dramatik. Ama Yılmaz Morgül ile Seda Sayan'da olanlar gerçekten komik. Tabii umarım yaşarken hiç komik olmamıştır ama anlatırken biraz komik oluyor. Özellikle Seda Sayan "Şimdi Ebru'dan bir şarkı dinliyoruz" deyince, Yılmaz Morgül'ün mikrofonu kapıp Ebru Gündeş'in "Ben Tanrı Misafiriyim" şarkısını söylemeye başlaması...
FAL BAKTI, HER ŞEYİ BİLDİ Adamcağız bir an kimlik atlaması yaşadı galiba. Kendini Ebru Gündeş sandı.. Traji-komik! Ebru dolmayı ilginç bir usulle pişiriyor. Borcam tencerenin dibine domates rendeliyor ve zeytinyağı koyuyor. Dolmaları bu karışımın içinde çevire çevire fırında pişiriyor. Sonuç çok başarılı... Sonra biraz fal seansı yaptık. Vallahi her şeyi bildi. Otomobilimin taksidini bu ay geç yatıracağımı, evimin önünde bir kuşun bana kafayı taktığını ve sadece benim otomobilin üzerine 'kısmet' yağdırdığını ve yılbaşına göbecikleri atarak girdiğim için bu yılın mükemmel geçeceğini söyledi... Ya yeni yıla kavga ederek girseydim, peki ya ayıp şeyler yaparak girseydim... (Ayy düşünemiyorum bile!) Not: Şimdi fark ettim, artık kuş gribi yüzünden mozaik pasta da yiyemeyeceğiz. Malum yumurta... Çiğ krema... Konu ile ilgisi yok ama bu konuda çok acı çektiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Neyi sevsem beni terk ediyor. Önce geçen haftalarda çalınan çantamda giden IsaDora dudak parlatıcım, şimdi de mozaik pasta... Neden ben Allah'ım?
|