kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
  » Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Az makyaj ince fondöten demek!
Az makyaj ince fondöten demek!

'Living&Dying' isimli Hollywood filminde oynayan Deniz Akkaya; dergisi Dishy'nin bu ayki sayısında Hollywood macerasını kaleme aldı. Akkaya, Amerika'da film çevirmenin nasıl bir şey olduğunu da şöyle özetledi: Az makyaj, ince fondöten demek....

Rol aldığı Hollywood filmi 'Living& Dying'deki oyunculuğuyla herkesi ağlattığını söyleyerek adından söz ettiren Deniz Akkaya, dergisi Dishy'nin ocak sayısına Amerika'da neler yaşadığını anlattı. Hollywood macerasını kaleme alan Akkaya; ilginç detaylar verdi...

* İnanmak, başarmanın yarısı derler ya... Bu sözlere ara sıra kulak asmak gerektiğini öğrendim. Oyunculuğum acımasızca eleştirilirken, kendimi bir Hollywood yapımının tam ortasında buluverdim.

EN DİŞLİ KARAKTER
*
Oyuncu seçimi konusunda oldukça titiz davranıldı. Elif Dağdeviren, yönetmen Jon Keeyes'e önceden benimle ilgili bir dolu belge ve fotoğraf yollamıştı. Bunun üzerine yönetmen görüşmek istedi. Sonra da, yapımcılardan Nesim Hason, benimle ve Tamer Karadağlı'yla görüşmek üzere Türkiye'ye geldi. Senaryoyu Hason'dan teslim aldıktan sonra, bir saat içinde okudum. Uzun süredir çalıştığım drama eğitmenimle de rolüm üzerinde konuştuk. Başrol ya da yan rol ayırt etmeden, 'Anne Noble' adlı karakteri oynamayı kabul ettim. Filmin en kilit karakteri ve oyunculuk anlamında en dişli rolüydü. Ve 2 Ekim'de kendimi Dallas uçağının içinde buluverdim.

* Peki Amerika'da film çevirmek nasıl bir şeymiş? Profesyonellik, disiplin, dakiklik, ekip çalışması, eğitim, tatlı rekabet, sabır ve müthiş sonuç demek. Gerçek mekanda değil, stüdyoda çalışmanın verdiği özgürlük demek. İyi ışık, iyi ses demek. Az makyaj, ince fondöten demek. Dünya starlarıyla çalışmayı tecrübe etmek demek. Dünya starlarının aslında bizlerden hiçbir farkı olmadığını gözlemlemek, dünya starı olmanın çalışma ve azimle imkansız olmadığını çözmek demek.

DUMANSIZ MAKYAJ ODASI
*
Dallas'ın en eski ve en iyi oteli olan Adolphus Hotel'den her gün sabah 06.00 - 08.30 arası alındım. Set saatim kaç olursa olsun, en az iki saat öncesinden kalkıp, hafif bir kahvaltıyı yapıp, 40 dakikamı spora ayırıp duşumu da aldıktan sonra lobide buluyordum kendimi. Şanslıyız ki set otele yaklaşık 5 dakika uzaklıktaydı...

* Sonunda sigara içmenin kesinlikle yasak olduğu bir makyaj odası!
Saatler süren bekleme sürelerinde, zamanımı keyifle nefes alıp, kitap okuyarak geçirebilmenin keyfini sürdüm günlerce. Oyuncuyu neredeyse 5 saat önce sete çağırma geleneği burada da geçerli. Burada şartları zorlu kılan tek şey, durmaksızın çalışan klimalar! ABD'de bulunduğum 25 gün boyunca sürekli hasta olmamın sebebi onlar. Dışarısı 35 derece civarındayken, set neredeyse 9 derece... İnsanoğlu değil miyiz, klima olmaz söyleniriz, bulunca da memnun olmayız!

* Biraz da rolümden bahsedeyim; Anne Noble genç bir gazeteci. Hırslı, genç ve güzel. Mesleğinde yükselişte ama sabırsız muhabirin başına hırsı ve aceleciliği yüzünden çok şey gelecek. Filmin akışı, Anne Noble'ın devreye girişi ile bambaşka bir ivme kazanacak.

*
Amerika'daki oyunculuk serüvenim, yönetmen Jon Keeyes ile gerçek bir oyuncu ve yönetmen ilişkisi kurabildiğimiz için benim adıma çok verimli geçti. Ne istediğini net anlatabilen bir yönetmenle çalışmak işleri hızlandırıyor ve kolaylaştırıyor. Oyuncular arasındaki ilişki de aynı. Sette bulundukları saatlerde rollerine paralel ilişkiler içerisindeydiler. Oldukça zorlu ve sert bir sahne paylaştığımız Trent Haaga ile, senaryodaki ilişkimizden dolayı, çekim dışında hiç selamlaşmadık..

ROLDEN KÖTÜ ETKİLENDİM
*
Bahsettiğim bu sahne sonrasında, oyunumuzu monitörden izlerken gözyaşlarını tutamayan ekip arkadaşlarımı görünce, yeryüzünde daha keyifli bir an geçirmediğimi düşündüm. Bu önemli sahnenin çekiminden bir gün önce yönetmenle uzun uzun üzerinde tartıştık ve çekim mekanında küçük bir prova yaptık. Sahne öncesi gece uyuyamamıştım. Ama sahnedeki aşırı duygu iniş çıkışları beni kötü etkiledi ve o gece ateşim 41'e çıktı. Eve gelene kadar beni etki altına alan bu hastalık, diğer sahnelerimdeki performansımı etkilemediyse de günlük hayatımda beni depresif yaptı. Evimi özler halde bulmuştum kendimi.

GÜNAYDIN SERVİSİ

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Meslekleri değişse de şarkıları dinleniyor
 Ateşiniz sönmesin
 '7 Çok Geç'e destek
 Anneler alışverişe çocuklar oyuna
 Aşkı değil oyunculuğu konuşulacak
 Yeni yılda kısa saçlı olacak
 Anneden Moss'a onay
 Lindsay Lohan hastanelik oldu
 Ocean's 13 geliyor
RAHŞAN GÜLŞAN
Yerime sevemezsin ki!
1994 yılında yayınlanmış 'Yerine...
HAKAN & UTKU
Üç nokta
Geçmiş gündem olur ki hayali cihan değer... O...
AYŞE TÜTER
Mutfakta Lezzet Güneşi
Telli baba tatlısı...
Horlama sesi yükseldikçe ameliyatın büyüklüğü de artar
Horlama sesi yükseldikçe ameliyatın büyüklüğü de artar
Türk toplumunda horlama, uyku halinde gerçekleşen normal bir durum...
Oğlunu da hacı yapıyor
Oğlunu da hacı yapıyor
İçkale Şirketler Grubu'nun Onursal Başkanı Nadire İçkale,...
Bu markaya sahip çıkın
Bu markaya sahip çıkın
Çok faydalı çalışmalarıyla adından söz ettiren BEDD'in...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.