|
|
|
|
Hepimiz Alamancıyız!
Ege'de sorun olabilir, ailelere "yabancı damatlar" istenmeyebilir... Ancak Almanya hepsine gurbet. İşte bu yüzden benzer yaşam tarzı, iki tarafı burada olmasa da orada yakın kılıyor....
Bir zamanlar aralarında soğuk rüzgarlar esen iki ülke: Türkiye ve Yunanistan... İstanbul'u vuran depremin ardından yakınlaşan iki toplum, Ege'de başlattıkları dostluğu gittikleri ülkelerde de devam ettiriyor... 1960'lı yıllarda Almanya'ya giden Türkler en büyük desteği ve komşuluğu Yunanlılar'dan görüyor... Yunanlılar ile aynı mahalle, sokak ve hatta aynı apartmanlarda oturuyor. Çocuklarını aynı okullara gönderiyor. Birlikte eğlenip, birlikte gülüyor. Birbirlerinin kahvelerine, lokantalarına, tavernalarına gidiyor. Üstelik es kaza "sarhoş" ya da "ırkçı" Alman bir Türk'e ya da bir Yunanlı'ya sataştığı zaman, Türk ve Yunanlılar Almanlar'a karşı ortak cephe alıyor...
KIZALIP VERİYORUZ Bu yakın ilişkiler özellikle dedeleri Almanya'ya gelen ve anne-babaları Almanya'da doğanlar yani üçüncü kuşak gurbetçi Yunanlı ve Türkler için birbirlerinden daha yakını yok... İlk kuşağın torunları konumundaki üçüncü kuşak "gurbetçiler" 7 ile 20'li yaşlarında... Anavatan olarak Almanya'yı görüyor. Onlar evde bile Almanca'yı Türkçe'den ya da Yunanca'dan daha iyi konuşuyor. Ancak en yakın dostlarını kültürlerine daha yakın buldukları ve beraber büyüdükleri Türk ya da Yunanlılar arasından seçiyor. İlişkiler bu kadar yakın olunca özellikle son yıllarda Türk ve Yunan gurbetçiler arasında kız alıp vermelerde arttı. İlk kuşak gurbetçiler arasında iletişim bile sayılıyken son yıllarda iki ülke arasında esen barış rüzgarlarının da etkisiyle iki ülke gençleri hayat arkadaşlarını birbirleri arasından seçmeyi yeğliyor. Şu an üçüncü kuşak arasında yaşanan bu yakınlık 1960'lı yıllarda Almanya'ya gelen Türk ve Yunanlılar isin hayal bile edilemeyecek kadar uzaktı... Almanya'yı iş cenneti olarak gören birinci kuşak göçmenler ne kendi dillerinden ne de kendi kültürlerinden sıyrıldı. Toplumlar kendilerini oldukları gibi konserve etmeye çalıştı. Yeni nesil tarafından "eski kuşak göçmen" olarak görülen bu nesil bu nesilüçüncü nesilden farklı olarak Almanya'ya tümüyle "para kazanılan" ülke olarak baktı. Diğer toplumlarla ilişkilerini de en alt seviyede tutmaya gayret gösterdi. Aradan geçen bunca yıla rağmen ilk kuşak gurbetçiler Almanlar'ın "Devletleri ne buyurursa onu yapmaya hazır olduklarını söyleyerek ülke halkının enayi" olduğunu söylüyor.
KARMA BİR DİLLERİ VAR Örnek olarak da Almanya'nın emeklilik yaşını "65'ten 67"ye çıkarmasını gösteriyor. Sendikaların tepki göstermemesiniyse eleştiriyor. Onların çocukları yani ikinci nesil gurbetçilerse yarı Almanca yarı ana dillerinden oluşan karma bir dille anlaşıyor. Kimisi iş sahibi oldu. Kimisi de milletvekilliğe kadar yükseldi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|