Kredi kartı sorununda madalyonun öteki yüzü
Kredi kartları sorununun popülist bir yaklaşımla çözümüne ilgili Bakan Abdüllatif Şener'den sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da karşı çıktı. Başbakan önceki gün Bütçe görüşmeleri sırasında şöyle dedi: "Kredi kartını alan niçin limiti içinde kullanmıyor? Limiti içerisinde kullansın. Kalkıp da 'nasıl olsa kredi kartı elimde, onu istediğim gibi kullanırım' diye bir şey yok. Bunu hiçbir gelişmiş ülkede böyle kullanamazsınız." Dün "Af, kredi kartı sorununu çözmez, daha fazla büyütür" başlığı ile borçların piyasa faizinin veya maliyetlerinin altında yeniden yapılandırılmasının sistemi tıkayacağını savunmuştuk. Ancak ille de aşırı faizlere sınırlama getirilmek isteniyorsa , "borcunu ödememeyi teşvik etmeyecek düzeyde faize bir tavan belirlenebileceğini" kaydetmiştim.
Kart geçim kaynağı değil Bu faiz oranı da, enflasyon düzeyi filan değil, doğrudan bankaların kullandırdıkları kredi faiz oranı veya mevduatın vergileriyle birlikte maliyeti düzeyinde olabilir. Aksi taktirde kredi kartıyla banka kaynakları alınır, başka alanlarda bile değerlendirilebilir. Ancak faize böyle bir sınırlama konularak mevcut borç stokunun yeniden yapılandırılması ve yani taksitlere bağlanması da, istenen sonucu yaratmayabilir. Çünkü 2003 yılında böyle bir olanak tanındı. Yaklaşık 100 bin kişiden 40 bin kişisi başvurmuş. Borcunu yeni ve uygun koşullarda ödemeye başlamış. Demek ki, kredi kartları birileri tarafından geçimini sağlama yolu olarak kullanılıyor. Bunlar için yeni kolaylıklar tanınsa bile, sonuç alınamayabilir.
Üç katlık faiz farkı Kredi kartlarının sözleşmeleri açık. Kartı kullanmanın koşulları ve maliyeti de önceden belli. Ödemelerde gecikilmesi halinde uygulanacak faiz oranları herkes için aynı. Bu koşullara razı olmayanların normalde bu kredi kartlarını kullanmaması gerekir. Faiz yüksekse, pekala düşük faiz veren bankaya gidilebilir. Hakikaten bankaların kredi kartında aylık faizleri arasında üç katlık farklar oluşmuş durumda.
Bankaların sorumluluğu Ama madalyonun öteki yüzünde de bankaların sorumluluğu yok değil. Bir kere, pazar payı rekabetinde kredi kartlarına bir çeki düzen veremediler. Vermek istemediler. Hemen her banka herkese riskini hesaplamadan, ödeme gücüne bakmadan, ölçüsüzce kart verdi. Kendisini satışa hazırlayan bankalar sokaklarda başvurusu toplayarak kredi kartı dağıttı. Aşırı bir pazarlamaya girişildi. Bu bir hataydı.
Faizi çok yüksek Yine geçmiş döneme bakıldığında bankaların çoğu kredi kartı faizlerini yüksek tuttu. Faizler hâlâ da yüksek. Hele bir de ödemede gecikildiğinde veya kredilendirme kullanıldığında, uygulanan faiz tefeci faizini andırır düzeylere dahi çıktı. Borcunu ödemek isteyip de yüksek faizin altında ezilenlerin öne sürdükleri temel gerekçe "tefeci faizi" gibi bir oranının uygulanması. Bu da zaten kendilerine kamuoyunda belirli bir sempati kazandırıyor. Fahiş faiz, borcu geri ödenemez duruma da getiriyor. İşi büsbütün zorlaştırıyor.
Nasıl bir sınırlama Eğer Meclis bir düzenleme yapmak istiyorsa, bankaların kimlere kredi kartı verileceğini iyi belirleyemediğinden ve kart faizlerini yüksek tuttuğudan dolayı, faize üst sınır getirebilir. Ama bu faiz normal piyasa faizinin veya maliyetlerin altında olamaz. Fiyata getirilen bu sınırlama, bankaları kredi kartında miktar sınırlamasına doğru zorlayabilir. Bu durumda da her önüne gelene kredi kartı dağıtmaktan belki de vazgeçerler.
Sonuç "Kurbağa içinde yaşadığı gölü içip bitirmez" Kızılderili Atasözü
|