Af, kredi kartı sorununu çözmez, daha fazla büyütür
Yeni bir kredi kartı borç faizinin affı gündemde. Normal faiz yerine enflasyon oranı ugulanacakmış. Ödenmeyen kredi kartı borcu 1.3 milyar YTL ve toplama oranı yüzde 7.9. Bu anlamda şimdiye kadarki en yüksek oran. 2001 krizinin bile üstünde. Borcunu ödemeyen kart sayısı bitişikteki tabloda yer aldığı gibi, 227 bini bulmuş. Ancak her bir kişinin ortalama iki kart taşıdığı gerçeğinden hareketle kredi kartında ödeme güçlüğüne düşen kişi sayısının 113 bin olduğu ortaya çıkıyor.
Sorun var mı? Bir kere kredi kartları ödeme sorunu diye bir sorunumuz var mı? Evet, var. Hesapsız kitapsız hareket edenlerin, ödeme güçlüğüne düşenlerin, kredi kartıyla harcamayı ve ödememeyi geçinme aracı yapanların varlığı bir gerçek. Bunların içinden intihar edenler de medyada yer aldı. Nitekim BDDK'nın kredi kartları için kanun tasarısını gündeme getirmesi böyle bir olaydan kaynaklandı.
Çözüm nerede? Peki kanunla af getirmenin dışında bu sorunun çözümü nerede? Sistemin işleyişine bırakılırsa, sorun yaklaşık iki yıl içinde kendiliğinden çözülür. Tabi ki davalar sürer, hacizler olur, "kol kırılır yen içinde kalır" ama sonuçta sistem kendi tortusunu temizler. Buradaki hesap da, 24 aylık taksitlere dayanıyor. Kredi kartına 24 aylık taksit uygulamasının doruk noktası 2004 yılı. Biraz beklense, sabredilse iki yıllık süre 2006'da doluyor. 2007'de kredi kartı borç stoku rayına girmiş olabilir. Üstelik kredi kartıyla harcama kültürünü de öğrenmiş olarak.
Af gelirse ne olur? Bir kere yapanın yanına kâr kaldığı gerçeği bir kez daha kendini tekrarlar. 2003 yılında af getirilmesine karşılık nasıl ki aradan 2 yıl geçtikten sonra yenisini gündeme getirdiysek, bunu da yeni aflar izleyebilir. Yeni afları bekleyenler yine kart borcu takmaya devam ederler. Kart borcunu ödememe bir kesim tarafından alışkanlık haline getirilir. Kredi kartıyla harcama kültürü, kredi kartını kullanma bilinci gelişmez. Bu kesim, sistem üzerinde sürekli yük olmaya devam eder.
* Borcunu düzenli ödeyenlere, geride kalan kredi kartı sahiplerine haksızlık yapılır. Çünkü affın getireceği yükü bankalar ister istemez diğer kredi kartı kullanıcılarına paylaştırır. Yükün bir miktarını bankalar üstlense bile, bu bankaların sahipleri var. Üstelik bankaların bir kısmı kamu bankası ve bir kısmı da halka açık.
* 1 milyar dolara yakın paranın normal faiz yerine enflasyon oranı üzerinden tasfiyesi, sisteme önemli yük bindirir. Bir düşünün, bugün enflasyon düzeyinde faizlerle para veya kaynak sağlayabilen banka yok. Enflasyonun neredeyse iki katı fiyatla para topluyorlar. Borcunu ödemeyenlere enflasyon oranı kadar faiz oranı ugulanacaksa bundan sonra bütün kart sahipleri aynı yolu izlerse ne olacak? Borcunu taksitlendirerek ödeyene yüzde 40, ödemeyene yüzde 8 faiz uygularsan sistemi tıkarsın.
* İlle de gecikme faizi fahiş bulunuyorsa, sınırlama ödememeyi teşvik etmeyecek düzeyde belirlenmeli. Aşırıya kaçıldıği taktirde bankalar kart işlemlerini yurtdışına taşırsa kim ne diyecek ki. Kartı veren banka Türkiye'de, kullanan Türkiye'de ama sistem yurtdışından çalışacak. Bütün sorunlar da bitmiş olacak. Şimdi özel sektörün kullandığı bazı kredilerde olduğu gibi.
* Af ile birlikte devlet, hiçbir şekilde tarafı olmadığı üçüncü kişiler arasında bir anlaşmayı, sözleşmeyi geriye yönelik olarak değiştiriyor. Yani oyun bittikten sonra kurallarla birlikte sonucu da değiştiriyor. Bu hukuki sonuçlar da doğurabilecek bir uygulama olmaya aday.
Ümraniye'ye bak Her türlü affın iş ortamını, normal yaşamı önemli ölçüde bozduğu bir gerçek. Olay henüz yeni: İstanbul-Ümraniye'de güpe gündüz sokak ortasında kaçırılıp ırzlarına geçildikten sonra bıçaklanarak öldürülen anne ve kızının katilleri 7 yıl sonra serbest kaldı. Afların sayesinde. Suç oranları da sürekli ve hızla tırmanıyor. Af, şimdiye kadar hiçbir sorunu çözmedi, aksine büyüttü. Kredi kartı sorununu niye sözsün ki?
Sonuç "Bizim hayata karşı takındığımız tavır, hayatın bize takındığı tavrı meydana getirir" Early Nightingde
|