Dünya Bankası, 4 yıllık bir dönem için yüksek kapsamlı kredi senaryosu çerçevesinde, Türkiye'ye ilişkin CAS programının, 6.6 milyar ABD Doları tutarında kredi kullanımı öngördüğünü bildirdi.
Dünya Bankası'nın, 2004-2007 mali yıllarına ilişkin Ülke Destek Stratejisiyle (CAS) ilgili ilerleme raporuna göre, daha önce yaklaşık 4.5 milyar dolar olan istisnai bazda kredinin arttırılmasının nedenlerinden birisi, Banka'nın, kredi kullandırması bakımından Türkiye'nin kredibilitesinin artması oldu.
6.6 milyar dolarlık miktarın 3.4 milyar
dolarlık bölümünün 2005 mali yılı sonu itibarıyla onaylanmış krediler olduğu hatırlatılırken, kullandırılması ön görülen toplam kredi miktarının yüzde 40'lık bölümünün kalkınma politikası kredileri şeklinde kullandırılacağının tahmin edildiği ifade edildi.
AB İLE İLİŞKİLER
''Tam üyelik sürecinin politik, makroekonomik ve yapısal reformlar için itici güç oluşturması beklenmektedir'' ifadesine yer verilen raporda, AB ile ilişkiler konusunda şöyle denildi:
''Bununla birlikte, tam üyelik sürecinin en azından 2014 yılı sonrasına kadar uzanan uzun süreli bir süreç olacağı aşikardır ve bazı AB üyesi ülkelerin kamu oyunda Türkiye'nin tam üyeliğine karşı muhalefet mevcuttur.
Tam üyelik sürecinde engeller oluşması halinde bu durum, yatırımcılar ve piyasa nezdinde olumsuz şekilde algılanabilir ve bu da Türkiye'de reform sürecinde yavaşlamaya neden olabilir.'' EKONOMİDEKİ GELİŞMELER
Banka'nın ilerleme raporunda, makroekonomik yönetim ve iş ortamının iyileştirilmesi konularında Türkiye'nin beklenenin üzerinde performans sergilediği, güçlü ve istikrarlı bir ekonomik büyümenin yaşandığı, enflasyon oranının hızla aşağıya çekildiği ve kamu mali güvenilirlik göstergelerinin beklenenden de daha iyi sonuçlar sergilediği vurgulandı.
Raporda, ''Benzer şekilde, mali sektörün daha fazla istikrara kavuşması sağlanırken, ihracatta hızlı bir artış gerçekleşmiş ve doğrudan yatırımlar hedeflenenin üzerinde gerçekleşmiştir'' denildi. İNSANİ KALKINMA
Raporda, insani kalkınma alanında, aşırı yoksulluk oranının yüzde 1.2 düzeyinde kaldığı, 2002 yılında yüzde 27 düzeyinde olan yoksulluk oranının 2005 yılı sonuna kadar yüzde 21-25 düzeylerine gerilemesinin öngörüldüğü kaydedildi.
Eğitim alanındaki göstergelerin de gelişme göstermekle birlikte, bu göstergelerin başlangıçta belirtilen değerlerin de altında bir tabandan yukarıya doğru hareket ettiği gözlendiği belirtildi.
Sağlık alanında, çocuk ölümleri oranı bakımından Milenyum Kalkınma Hedefine ulaşılması doğrultusunda iyileşmelerin de yaşanmakta olduğunun altı çizildi.
Raporda, güçlü bir çevresel ve doğal afet yönetimiyle ilgili olarak, AB çevre standartlarına uyum ve ülke genelindeki afet önleme ve yönetim sisteminde ilerleme kaydedilmiş olmasına karşın her iki alanda da halen gerçekleştirilmesi gereken oldukça zorlu reformların bulunduğu ifade edildi.
Banka'nın raporunda, Hükümet'in önümüzdeki dönemde kalkınma politika kredileri alanında ilave önlem almayı planladığı ifade edildi.
İSTİHDAM SORUNU
Türkiye'nin AB'ye tam üyelik yolunda karşılaşacağı en büyük ekonomik ve siyasi güçlüklerden birisinin de istihdam oranının artırılması olduğunun vurgulandığı raporda, şu tespitlere yer verildi:
''Türkiye''nin nüfus artış hızı son 20 senedir istihdam yaratma hızından daha yüksektir. Bunun sonucu olarak, istihdam edilen yetişkin nüfusun oranı anlamına gelen, istihdam oranı 2004 senesinde AB geneli ortalaması olan yüzde 62'lik oranın çok altında bir seviyede, yüzde 45 düzeyinde kalmıştır.
Kayıtdışı sektör oldukça büyüktür. Gerekli makroekonomik şartlar sağlandığı için, artan üretkenlikle birlikte daha hızlı istihdam olanaklarının oluşturulması için ekonomik büyümenin temel unsurlarının ele alınmasının zamanı gelmiştir. İstihdam olanaklarının artırılması ve kendi hesabına çalışanların teşvik edilmesi ve yoksulların yaşam koşullarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik olarak, işgücü piyasasının esnekliğini artıracak ve kayıtdışılığı azaltacak, KOBİ'ler dahil olmak üzere özel sektör gelişiminin önünde bulunan engelleri kaldıracak, özel sektörün finans olanaklarına erişimi artıracak, doğrudan yatırımlar önündeki bariyerler kaldıracak ve işgücünün bilgi ve beceri düzeyini artıracak bir dizi reforma ihtiyaç duyulacaktır. Halen devam etmekte olan mali sektörü güçlendirme çalışmalarına paralel olarak bu reformların bazıları teklif edilen programlı kalkınma kredileri kapsamına alınacaktır.''
Raporda, istihdamın, KOBİ'lere sağlanacak bir dizi kredi seçeneği ve yerel düzeyde yürütülecek gelir sağlayıcı projelere sağlanacak finansman aracılığıyla destekleneceği ve bu çerçevede, KOBİ Kalkınma Projesi'nin planlanmakta olduğu, bu kredi seçeneklerinin, özel bankalar ile Halk Bankası eliyle kullandırılacağı ifade edildi.
ENERJİ SEKTÖRÜ
Raporda, enerji arzı güvenilirliğini etkileyebilecek temel altyapının kurulmasının hedeflendiği belirtildi. Enerji arzı güvenliği programı konusunda şu tespitlere yer verildi:
''Üretim sektörü reformlarında ilerleme kaydetmek ve özel sektöre dayalı arza geçiş döneminde üretim arzı açıklarının kapatılması (Enerji Serbestleşme Projesi), Türkiye'nin kış aylarında artan gaz talebini karşılamak ve arzda tedarikçilerden kaynaklı kesintilere cevap olması amacıyla önemli bir gaz depolama tesisini hayata geçirmek. (Gaz Sektörü Kalkınma Projesi).
Avrupa Komisyonu ile AB üyesi olmayan sekiz Güney Doğu Avrupa ülkesi arasında anlaşmaya varılan AB Pazar entegrasyon sürecini uygulama aşamasında Türkiye'ye destek olunması ve sistemin güvenilirliğini artırmak, teknik ve teknik olmayan kayıpları azaltmak ve özel sektörün sisteme katılımını desteklemek amacıyla elektrik dağıtım sisteminin rehabilitasyonu ve geliştirilmesi. (Dağıtım Rehabilitasyon Projesi). Bu projelerin bir kısmı Avrupa Yatırım Bankası'nın (EIB) sağlayacağı eş finansman imkanlarından yararlanabilir.''
RİSKLERİN YÖNETİLMESİ
Raporda, Türkiye ekonomisinde, üç risk türünün bulunduğunun altı çizilirken, bu riskler, ''2001 krizinin sürmekte olan etkisinden ve uluslararası ve bölgesel gelişmelerden kaynaklanan makroekonomik hassasiyetlerin devam etmesi, reformların sosyal etkisi nedeniyle politik veya sosyal gerekçelerde fikir birliğinin kaybolması ihtimali ve programın uygulanması ile ilgili kurumsal güçlükler'' olarak sıralandı.
Türkiye'nin CAS döneminin birinci bölümündeki makroekonomik performansının, makroekonomik hassasiyetlerin önemli ölçüde azalmasını sağladığı, Net kamu borcunun GSMH'ya olan oranındaki hızlı gerileme, beklenenden hızlı gerçekleşen reel faiz oranlarındaki düşüş ve Türk Lirası cinsinden borçlanmaların payındaki artışın, borçlanmanın sürdürülebilirliğindeki iyileşmeye büyük ölçüde katkıda bulunduğu vurgulandı.
''Buna rağmen, Türkiye halen yüksek iç borç yükü altında bulunan ve yüksek oranda borçlanan bir ülkedir'' tespitine yer verilen raporda, yurtiçi borçlanmalarda ortalama vade süresinin artmaya devam ettiği kaydedildi. CARİ AÇIK
Raporda, ''artan cari hesap açığı (2004 yılında GSMH'nın yüzde 5.2'si düzeyindedir), özellikle açığın finansmanın daha ziyade dalgalanma potansiyeline sahip kısa dönem sermaye girişine dayalı olmasından ötürü, hassasiyet oluşturmaya devam etmektedir'' tespiti yer alırken, ''Açık 2005 yılında daha da artış göstermiş ve büyük ölçüde enerji fiyatlarındaki artış ve ticaret dengesindeki bozulma nedeniyle, Ağustos sonu itibariyle 15.8 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır. Piyasa analizcilerinin tahminlerine göre, yıl sonu cari hesap açığı büyük ölçüde revize edilerek GSMH'nın yüzde 6'sı civarında olacaktır'' denildi. ÖZELLEŞTİRME
2005 yılında Türkiye'nin özelleştirme tarihinde en büyük özelleştirme olan, Türk Telekom'un yüzde 55'lik hissesinin 6.5 milyar dolara satılması gerçekleştirildiğinin hatırlatıldığı raporda, ''Mali uyum kalitesine odaklanılması, kayıtdışı sektörün küçültülmesi ve doğrudan yatırımların teşvik edilmesi makroekonomik risklerin azaltılmasına yardımcı olacaktır'' denildi.
Hükümet'in reform programında bulunan pek çok önemli reformu uygulamaya koyabildiğinin vurgulandığı raporda, emekli maaşları, asgari ücret, tarımsal sübvansiyonlar ve bölgesel vergi teşvikleri gibi konularla ilgili olarak zaman zaman baskılar oluşsa da, popülist önlemlerin uygulanmaması konusunda büyük ölçüde başarı gösterilmiştir'' ifadesine yer verildi. İŞSİZLİK, SEÇİMLER VE REFORM SÜRECİ
Raporda, yüksek işsizlik oranının seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte, reform sürecinin politik ve ekonomik yönden sürdürülebilirliği için tehdit oluşturmasının oldukça muhtemel olduğuna da dikkat çekildi.
İlerleme Raporu'nda, ''Fon destekli program çerçevesinde faiz dışı fazla hedefini GSMH'nın yüzde 6.5 düzeyinde tutarak, mali iyileşmeyi sağlama, Hükümetin popülaritesinin halen yüksek olmasına ve karşısında etkili bir muhalefet bulunmamasına rağmen, özellikle 2007 yılındaki seçimlerin yaklaştığı bir dönemde Hükümet için önemli bir güçlük arz edecektir'' denildi.
Raporda, AB'ye tam üyelik yolunda karşılaşılabilecek önemli bir sorunun da, reformlara olan desteğin azalmasının, politikalarda muhtemel değişikliğe neden olması ihtimali gösterildi.