Tek haneli enflasyon sonrası artık reel faiz de tek haneli
1991'den bu yana Hazine reel faizi % 8.4 ile ilk kez tek haneli rakam oldu.
Hazine'nin 2005 yılında yaptığı ihalelerde oluşan ağırlıklı ortalama faizi belli oldu. Bu hafta ihale düzenlemeyeceği için geçen haftaki rakamlar üzerinden ANKA'nın yaptığı belirlemelere göre, Hazine 2005 yılında yüzde 17.1 faizle borçlandı. Bu oran, Hazine'nin ihaleler yoluyla borçlanmaya başladığı 1984 yılından bu yana nominal olarak en düşük faizle borçlandığı yıl. İlk kez faizler yüzde 10'lu düzeylere de indi.
Enflasyon düşüşü etkili Bitişikteki tabloda yer aldığı gibi, Hazine'nin 22 yıllık dönemde görünür faizler üzerinden en düşük ikinci borçlanmasını gerçekleştirdiği yıl da 2004 senesi. Yüzde 30'lu rakamlarda ise sadece 2000 yılında borçlanabildik. Diğer 19 yılın tümünde borçlanma faizleri yüzde 42.7 ile yüzde 152.7 arasında gerçekleşti. Nominal faiz oranlarını tek haneli rakamlara doğru yaklaştıran ise enflasyonun düşüşü. Tek haneli düzeylerdeki enflasyon risk priminin de giderek azalmasıyla faizi kendi yanına doğru çekti. 2001 yılında yüzde 96.2 olan ağırlıklı ortalama Hazine faizi, 2002 yılında yüzde 64, 2003 yılında yüzde 45.5 ve 2004 yılında yüzde 24.7 olmuştu.
Reel faiz ne diyor? Ancak faizde gerçek durum, enflasyon arındırması sonrasında kalan reel faiz düzeyiyle ortaya çıkıyor. Burada da son iki yıldır düşüş devam ediyor. 2005 yılı ortalama enflasyonunu yüzde 8 kabul ettiğimizde, ki aralık ayı TÜFE beklentilerinin yüzde yarım düzeyinde olması böyle bir gerçekleşmeyi olanaklı kılıyor, reel faizler yüzde 12.7'den yüzde 8.4'e düşmüş oluyor. Aynı reel faiz, kriz yılı 2001'de yüzde 27 olmuştu. Reel faizde yüzde 8.4'lük orana inilmesiyle 2000 yılındaki negatif 10.9'luk oran haricinde 1991 yılına geri dönülmüş oluyor. 1991'deki reel faiz düzeyinin yüzde 9.2 olarak gerçekleşmesinin ardından izleyen yıllarda hep çift haneli reel faizler gündeme geldi. Bu anlamda 8.4'lük 2005 reel faizi 15 yıl önceye kadar gidebiliyor.
Düşüşü ne sağladı? Reel faizlerin tek haneli düzeye inmesinde, en başta kamu kesimi borçlanma gereğinin düşürülmesi; yani bütçe açıklarının kontrol altına alınması etkili oldu. Bu sonucu da, IMF ile yürütülen ekonomik program ve bu çerçevede kamu kesiminin yüzde 6.5 faiz dışı fazla sağlaması yarattı. Sağlanan siyasi istikrar yanında, AB süreci ve dünyada para bolluğunun olumlu etkisi, risk primini azalttı; borçlanmayı kolaylaştırdı.
İdeal faiz düzeyi Türkiye için, hükümetlerin arzuladığı reel faiz düzeyinin yüzde 67 olduğunu biliyoruz. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 20 Temmuz 2004'te "Reel Faiz yüzde 7 olmalı" demişti. Önceki hükümetin ekonomiden sorumlu bakanı Kemal Derviş de, 2 Mayıs 2002'de "Reel faiz yüzde 6 olmalı" açıklamasını yapmıştı. Şimdi enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesinin ardından reel faizlerin bu ideal düzeylere gelmesine ramak kalmış. Şayet iyileşme tersine dönmezse faizlerin indiği son oranlar, ideal olan yüzde 6 civarında zaten . Tabii aradan geçen zaman içinde ideal reel faiz düzeyi daha aşağılara düşürülmemişse.
Sonuç "Peyniri istemiyorum, tek istediğim kapandan çıkmak" İspanyol Atasözü
|