| |
İstikrarın ödülü
Doğuş Grubu, Garanti Bankası'nın sermayesinin yüzde 25.5'inin satışına karşılık 1 milyar 805 milyon 500 bin doları kasasına koydu. Oysa sadece 3 yıl önce bankanın sermayesinin tamamı bu kadar etmiyordu. Siyasi istikrarın ve iktidarın güven veren ekonomik politikalarının ödülü bu.
Bize rahat batıyor galiba. Öyle olmasa, moda ifadeyle, ayağımıza kurşun sıkar mıydık? Yine öyle olmasa, 4 yıl önce bir gecede herkesin varlığının yarısını yitirdiği ekonomik krizi unutup, bugünün nimetlerini tehlikeye atacak gerilimler yaratır mıydık? Nereden nereye geldiğimizi göstermek sadece dünkü haberlerden birkaç satır başını aktaralım: Doğuş Holding, Garanti Bankası'nın sermayesinin sadece yüzde 25.5'ini Amerikan "General Electric Capital Corporation"a satışına karşılık 1 milyar 805 milyon 500 bin doları kasasına koydu. Nakit olarak! Hatırlayın; 2001 krizi sonrası Doğuş Grubu yeniden yapılanma sürecine girdiğinde, Garanti Bankası'na talip olan İtalyanlar, sermayenin tümüne bu kadar değer biçmemişlerdi. Dahası, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, pazarlık marjı da dahil 1.5 milyar dolara bankanın satmaya çoktan razı ve hazırdı. Şimdi Garanti Bankası'nın piyasa değeri 6 milyar doların üstünde! Anayasa Mahkemesi, Türk Telekom'un yüzde 55 hissesinin satışına vize verdi. Bu, Hazine'nin kasasına 6.5 milyar dolar girmesi, Türk Telekom'un piyasa değerinin de 12 milyar dolara yükselmesi demek.
Bankaların kasası dolu Akbank yurtdışından 900 milyon dolarlık daha kredi sağladığını açıkladı. Böylece Akbank'ın bu yıl yurt dışından aldığı kredilerin toplamı 5.3 milyar dolara ulaştı! Üstelik kredilerin hem faizi son derece uygun, hem de vadesi. Sadece Akbank değil, tüm Türk bankaları yurt dışından diledikleri zaman, diledikleri kadar kredi alabiliyorlar. İşte son örneği Oyak. Daha dün Oyakbank 100 milyon dolarlık sendikasyon kredisinin anlaşmasını imzaladığını duyurdu. Uluslararası sermaye piyasalarının Türk bankalarına bu ilgisi ve nedeninin sırrı ne? Elbette kredi derecelendirme (rayting) kurumlarının, Türkiye'nin yanı sıra veya hemen ardından bankalarımızın da notlarını yükseltmeleri. Kara kaşımıza kara gözümüze değil; ekonominin sağlığına kavuşması sayesinde, bankaların da mali yapılarını güçlendirdiklerini görüyorlar. Türkiye'nin risksiz bir ülke olduğunu onaylıyorlar.
İktidara güven var Ve bütün bunlar kendiliğinden olmadı. Üç tane sağlam temel üstünde yükseldi: 1- Siyasi istikrar. 2- İktidarın güven veren, tutarlı ekonomik politikaları. 3- AB sürecinin açtığı ufuklar... Üçü de birbirine bağlı. Ne mutlu ki, üçüne de sahibiz. Ama üçünü de gözümüz gibi sakınmak zorundayız. O yüzden durduk yerde gündemimize giriveren gerilimler yüreğimizi ağzımıza getiriyor. O yüzden Ankara'nın daha soğukkanlı olmasını istiyoruz. Daha az parlamasını, başarılarını daha çok parlatmasını. Tamam, 9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel'in dün dediği gibi, "Hükümetlerin de alınganlığı tutar, canları sıkılır. Hükümet etmek kolay değil, onların da halinden anlamak gerek" ama tadında bırakılırsa. Dünya Ekonomik Formu'nun "Küresel Güven" araştırmasının sonuçları Başbakan Erdoğan'ın sinirlerini yatıştırır mı acaba? Araştırmaya göre, Türkiye'de halk üç kuruma güven duyuyor: Hükümet, büyük ulusal şirketler ve sivil toplum örgütleri. Rastlantıya bakın; son tartışmalarda üçü de taraf! Oysa istikrarı korumak için üçünün de aynı safta olması gerekiyor. En azından çatışmamaları. Artık ateşkes zamanı. Silahlara veda zamanı. Gerçek gündeme dönme zamanı. Halkın güvenini ve geleceğe güvenini pekiştirme zamanı... Haydi!
|