Olay bundan ibarettir!
Türk adalet tarihinde, ifadesi alınan hiçbir "sanık" aslında böyle bir cümle kurmamıştır. "Olay bundan ibarettir!" dememiştir. Ve fakat... Türk adalet tarihinde, soruşturma aşamasında alınan yüz binlerce, hatta milyonlarca sanık ifadesinde bu sözcükler aynen yer almıştır: "Olay bundan ibarettir!" Ülkenin en iyi şairi ya da sokakların en bıçkın kabadayısı da olsa fark etmez. Başı polis ya da savcıyla derde girdiğinde, ikisi de ifadelerde aynı cümleyi kurar: "Olay bundan ibarettir!"
İşin aslı şudur: İfade veren sanık soruları yanıtlarken; "alacağını alan" polis ya da savcı kısa keser. Sanık ya da zanlı adına, onun söylemediği şu sözleri kayda geçirir ve noktayı koyar: "Olay bundan ibarettir!" Çoğu zaman bu sözcükler, ifade vereni de rahatlatır. İlki; ifade alma gibi sıkıntılı bir işlemin öyle ya da böyle bittiğine sevinir. Oradan bir an önce çıkıp gitmektir isteği... İkincisi de, savcının meramını: "Canım ne varmış bunda, hepsi bundan ibaretmiş işte!" diye algılar. Böyle algılamak işine gelir. İşin bittiğini zanneder. Aslında; bu sözcüklerin, hiçbir anlam taşımayan "rutin" bir zabıt cümlesi olduğunu, sanık olarak hakim karşısına çıktığında anlar ama iş işten geçmiştir.
Daha önce; okumuşuyla, cahiliyle, binlerce sanık ifadesinde rastladığımız bu sözcükleri, en son Orhan Pamuk'a ait olduğu söylenen savcılık zabıtlarında da görünce yazalım dedik: Şöyle demiş, romanları sayısız dile çevrilen ünlü yazar da: "Ben bu sözlerimle Türkiye Cumhuriyeti'ni tahkir etme gayesini gütmedim, zaten bu olaylar Türkiye Cumhuriyeti zamanında olmamıştır. Ben tarihçi değilim ancak ülkenin tarihiyle ilgili kitaplar okurum, düşünürüm. Olay bundan ibarettir."
Fakaat... Bu satırları buraya "Hadi bir Orhan Pamuk yazısı da biz yazalım!" diye yazmadık. Hatta, ne yazma amacımızın ne yazımızın varacağı sonucun "Pamuk olayı" yla zerrece ilgisi yoktur. Gerçekten yoktur. Bunu beklemeyin boşuna... Sadece... Bugün ifade etmek istediklerimizi; bütün "ifade" lerin o dayanılmaz final cümlesiyle bitirmek istedik. Aslında ifade de değil, kıyıda köşede kalmış bir haberden alıntıdır yazacağımız yalnızca... "Hakkâri'de beş mevsim!" yazımızda söylemiştik ya hani: "Yarın Sümbül dağının etekleri büsbütün karla kaplanmadan herkes duysun ki: - Hakkâri doktor istiyor, doktooor!" demiştik ya... Şöyleydi dün kıyıda köşede kalan "o" haber de: "Hakkâri'ye 25 Kasım'da atanan 12 uzman doktordan sadece üçü göreve başladı. Vali, atamaları yapıldığı halde bir aydır görevlerine başlamayan doktorlara tek tek telefonla ulaşmaya çalışarak Hakkâri'ye gelmelerini isteyecek!" Böyleydi o haber... Bize demişlerdi ki o zaman: "Hamile kadınları karda kışta, dört-beş saatte Van'a, Yüksekova'ya götürmek zorundayız. Kalp hastalarını da... Yollarda kaybetmek istemiyoruz sevdiklerimizi... Uzman doktor istiyoruz!" Böyle demişlerdi. Biz de diyoruz ki: "Olay bundan ibarettir!" Başka bir maksadımız yoktur yazarken...
|