Hayırlı darbeler!
Bu yazıyla "tarihi" bir gerçeği gün ışığına çıkarmış oluyoruz sevgili okurlar... Daha önce bu olgunun kamuoyundan gizlenmiş olması bizim kusurumuz değildir. Biz de yeni fark ettik çünkü... Daha doğrusu yeni keşfettik... Bilseydik önceden yazar, gerçeklerin karanlıkta kalmasına izin vermezdik.
Artık açıklayabiliriz: Türkiye'de bütün darbeler ve postmodern darbeler "hayırlı" darbelerdir. Çünkü "hayırlı" bir günde "icra ve ifa" edilmişlerdir. Fakat... "Bu kadarı da rastlantı olamaz!" dedirten bu tarihi gerçeği açıklamadan önce; "Darbeler"in hedefi -ve sonuçta mağduru- olmuş TBMM ile ilgili tarihi bir olguyu buraya kaydetmek gerekir: TBMM, herkesin -ve çocukların da bildiği gibi- 23 Nisan 1920'de kurulmuştur. Peki ama hangi gün kurulmuştur? Elbette "hayırlı" gün; yani cuma günü... Peki ya her seferinde TBMM'yi ya fesheden, ya kapatan ya da en azından etkisizleştiren askeri darbeler? Buyrun: Demokrat Parti iktidarını ve Menderes'i deviren 27 Mayıs 1960 darbesi... Hangi güne rastgeliyor: Cuma... Adalet Partisi iktidarını ve Demirel'i koltuğundan indiren muhtıralı 12 Mart 1971 darbesi... Hangi güne rastgeliyor: Cuma... Darbeler tarihinde ilk defa "iktidarla muhalefet"i aynı anda susturan ve yine Demirel'i deviren 12 Eylül 1980 darbesi... Hangi güne rastgeliyor: Cuma... Ve artık bugünkü kuşakların da hatırlayıp bildiği ünlü 28 Şubat 1997 "postmodern" darbesi... Hangi güne rastgeliyor: Cuma...
Türkiye'de bir daha askeri darbe olur mu? Hiçbirimiz ummuyoruz... Olmamasını diliyoruz... Türkiye'nin ne darbeler öncesi koşulları; ne de her seferinde demokrasi yolculuğunu yıllar boyu sekteye uğratan darbe serüvenlerini yaşamamasını istiyoruz... "Darbe"nin iyisi olmuyor çünkü! Lakin... Hiç temenni edilmez ama, bir gün benzer "ahval"e dönülürse; cuma günlerine "dikkat!" demek mi gerekiyor? Ya da... "Ohh, bu cuma da geçti!" diye şükretmek mi? Acaba yaşananlar rastlantı mı; yoksa, "her şey", özellikle, cuma'lardan sonra gelen "hafta sonlarına" göre mi dizayn edilmiş? Yani; bürokrasinin zaten tatil olması, duruma "rahat rahat" el konulması ya da milletin tatil havasında iyimser yakalanması gibi koşullar mı gözetilmiş? Ya da... TBMM macerası daha başlarken; açılışı "hayırlı" güne denk getirilmiş; öyleyse kapanışı da "hayırlı" günde olsun bitsin isteği mi hakim olmuştur bilinçaltlarına? Tabii onu "yapan" lara sormak gerekiyor ama... Bize sorarsanız; bunların hepsi rastlantı... Basbayağı rastlantı işte... "Meclis"in "resmen" açılışının ve dört kez "fiilen" kapanışının "aynı gün"e denk gelmiş olması; tarihin akışının "rastlantı"larla örülü olduğunu öne sürenler için, bizce kanıt değil, olsa olsa tezlerinin yenilgisidir. Bütün bu rastlantıların gerçekte bir anlamı olabilir mi? Her olayın kendi özgün koşulları ve kendine has "iç-dış" dinamiklerinden öte ne açıklayabilir ki tarihi? Hani, şu kutsal kitaplarda geriye doğru yapılan "şifre çözümleri" gibi; tarihi de geriye doğru ayıklarsanız, sayısız gizemli rastlantıların izini sürebilirsiniz siz de... Oysa, tarih sanıldığı kadar gizemli bir macera değildir işte... İnsanın ve insanlığın "mecburi istikamet"te yaşanmış hikayesidir sadece...
Bu yazının amacı ise; darbelere, tarihe, ya da tarihin şifrelerine dair "ahkam" kesmek değildir... Bu bir "hafta sonu" yazısıdır... Ve hafta sonunda oyalanacağınız bir oyuncağın "adres"ini vermekten başka yoktur bir maksadımız: Bilenler biliyordur elbette, ama; bilmeyenler için internette "Microsoft excel-sonsuz takvim1"le çıkacağınız yolculukta, siz de hem siyasi, hem de şahsi tarihinizin "kilometretaşları"na dair şifreleri çözebilirsiniz pekala... Hayırlı şifreler!
|